Nihayet gitti...

O koltukta sekiz yıl oturdu ve gitti. Darısı benzerlerinin başına...

Ali Erbaş isimli (eski) Diyanet İşleri başkanından söz ediyorum. Erbaş Orduluydu, hemşerimdi. Ama hiçbir Orduludan hakkında olumlu bir değerlendirme duyduğumu anımsamıyorum.

Duymam mümkün müydü

Hiç sanmıyorum.

ünkü tüm görev yaşamı boyunca "Diyanet İşlerinin İlke ve Hedefleri" başlıklı resmi metinde yer alan ilk kelimeyi yani laikliği yok sayarak, hatta o ilkeyi getirerek Türk toplumuna çağdaş anlayışın yolunu açan Atatürk'e ve ilkelerine düşmanca davranarak o sıfatı taşıdı.

Görevden ayrılması nedeniyle dünkü Cumhuriyet ve Sözcü gazetelerinde, hayli ayrıntılı görev bilançoları yer almıştı:

ABD'de ölen Fethullah Gülen'le ilişkilerinden, halka tasarrufun yararlarını anlatırken kendisinin ve aile bireylerinin lüks ve seyahat merakı anlatılıyordu. Bir Diyanet İşleri başkanının yabancı ülkeleri ziyaret edip "Temel İlke ve Hedefler" metinde olduğu gibi "Yurtdışında, Türkiye'nin dini alandaki tecrübe ve birikimini tanıması"na, "İslam dininin doğru anlaşılmasına" yardım etmesine kim ne diyebilir Ama bir Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş gibi, dünyanın etrafını defalarca dolaşacak kadar gezip hiçbir gezisinde "Türkiye'nin dini alandaki tecrübe ve birikiminden söz ettiğinin" duyulmaması normal mi

Hoş bu gezilerde ülkemizin deneyimlerinden söz etse ne diyecekti Sekiz yıllık görev dönemindeki hutbelerde bir kere bile Atatürk'ten söz etmeyen bir Diyanet İşleri başkanı, "Atatürk devrimleriyle erkeklerle eşit statüye kavuşan kadınlarımızın Medeni Kanun'dan gelen miras hakkını, modern bireyler olarak kendi kıyafetlerini kendilerinin seçmesini biz artık tartışmaya açıyoruz. Atatürk Türkiye'sinden bu noktaya geldik. Bize bakın ve deneyimlerimizden ders alın" mı diyecekti.

Ali Erbaş döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hutbeleri çok tartışıldı.

Bir hutbede, "Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sessiz klan herkes büyük bir vebal altındadır" dendi. Ve elbet çağdaş dönemin din uzmanları buna