Soğukta cehennem! Neden, sonuç, çözüm...
Şehrin en kalabalık noktasında yüzlerce kişinin yaşadığı binaların arasına akaryakıt istasyonu kondururuz. Altı dükkân üstü daire şeklinde apartmanlar dikeriz. Bodrum katlarını atölyeye veya gece kulübüne çevirir, çıkış kapısını kapatırız. Araç muayenesine giderken komşunun yangın söndürme tüpünü idareten alır, kendimizi kandırırız! Gıdada tağşiş yapar, süte su katar, fıstık yerine bezelye kullanırız! Kurallara uymayı zül addederiz. "İş sağlığı ve güvenliği" deriz ama göstermelik faaliyetlerle yetiniriz.
Her türlü mevzuatın arkasından dolanmayı severiz. Sıkışırsak bir tanıdık buluruz. "İdare et abi! Bizim arkadaşımız abi! Gariban abi" edebiyatıyla yan yollara saparız. Bürokrasi dersen, sorumluluğu karşı tarafa yükler ama hesap vermekten kaçar. Sabahtan akşama yazı yazmayı marifet zanneder. İşin başında onlarca evrak ister, yordukça yorar. Sonrasında ne arar ne de sorar. Denetimleri de tribünlere oynamak için yerine getirir. Fakaat! Bir musibet ortaya çıktı mı, aslan kesilir. Bu kez her şeyi didik eder. Bulabildiği tüm imkânlarla vatandaşın üstüne üstüne gider. Düzgün insanı da canından bezdirir!
Evlâtlarımızı vatanına, milletine, dinine diyanetine, ailesine ve insanlığa karşı dürüst, inançlı bireyler olarak yetiştiririz. Aileden başlayıp anaokuluna, oradan eğitimin tüm kademelerine kadar hep iyiyi ve güzeli aşılarız. Pırıl pırıl, hatta steril yetişmiş bu gençleri istemeye istemeye enfekte toplumsal ortama, kuralsızlığın kural olduğu dünyanın acımasızlığına bırakırız. Zihniyet devrimini yapabilecek, medeni yaşamda eşik atlamamızı sağlayacak yeni kuşakları adeta heba ederiz.
Siyasetçimiz de şartların gereğine ayak uydurmak durumunda kalır. Onlardan evrensel, insan merkezli, adil ve sürdürülebilir düzenlemeleri bekler gibi görünür lâkin bize özel düzeltmeler yapmalarını isteriz!
Bize has kültürel ve özgün toplumsal değerler... Emin olalım ki en az yazılı kurallar kadar etkili. Daha doğrusu etkili olmalı!
Bakınız, milletçe ne zaman büyük sınamalardan geçsek, kısa vadeli ve kolaycı çözümlere yöneliyoruz. Örneğin hemen her konuda, hatta -bana göreyerli yersiz her mevzuda Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bir hutbe okutmasını talep ederiz. Değerli din görevlilerinin okuduğu bir sayfalık metinle ıslah olacağımızı düşünürüz. Öyle ya yüzde 99.2'si Müslüman olan bu ülkede her hafta en az 15 milyon kişi cuma namazına gidiyor. Düşünüp, tutmak isteyen için Allah'ın (cc) ayetleri, emir ve yasakları, öğütleri anlatılıyor, açıklanıyor. "Muhakkak ki adaleti, iyiliği emreden, her türlü fenalık ve azgınlığı yasaklayan"