Özgür Bey'in 'medcezir' siyaseti!

CHP genel başkanının, "geçim-seçim" ekseninde başlattığı tartışmayı izliyorsunuzdur. CHP'lilerin parlamenter sistemden kalma alışkanlıkla "erken seçim" dediği, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde "seçimlerin yenilenmesine" denk düşen siyasi manevra giderek ilginç hale gelmeye başladı. Çünkü görünürde toplumu kucaklayan, gerçekte ise CHP içi baskıları ve CHP'ye etki eden kayıt dışı siyaseti frenlemeyi önceleyen zikzaklar söz konusu da ondan.
Sn. Özgür Özel, CHP'nin yerel seçimlerde birinci parti olmasını başlangıçta rasyonel bir yoruma tabi tuttu. O oyların hatırı sayılır bölümünü partisine açılan kredi olarak nitelendirdi. Yerel yönetimlerde gösterilecek başarının CHP'ye merkezi iktidar yolunu açacağını savundu. Böylece eş-dost-akraba kayırmacılığıyla ile işe başlayan belediye başkanlarını bizzat uyarma gereği duydu. Lakin... İstanbul'da bir gece kulübü tadilatı sırasında hayatını kaybeden 29 can, belediyenin kapatmadığı kuyuda ölen küçük kız, Antalya'daki teleferik, İzmir'de cereyan faciası CHP'li yönetimlerin beceriksizlik hanesine yazıldı... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da seçim gündemi oluşturmaya çalışan CHP genel başkanına, yereldeki ekiplerinin yetersizliği üzerinden yüklendi.
Diyeceğim o ki...
Özgür Bey... Yerel seçimdeki tabloyu, seçimlerin yenilenmesi için fırsata dönüştürmediği eleştirileri karşısında... CHP'ye hiza veren medyayı, onların etkilediği kesimleri ve partideki karşıt grupları tatmin etmek üzere seçim lafı etmeye başladı. Bunu da "geçim senaryosu" üzerine bina etti. "Ben istemesem de şartlar seçimi öne almayı gerektirecek" demeye getirdi. Ama iki cami arasında beynamaz kaldı!
Bu arada emekliler, asgari ücretliler adına... Toplumsal muhalefeti örgütleme iddiası ile "elektriklerin yakılıp söndürülmesi" projesini devreye aldı. 1997 Şubat ayında Refahyol Hükümeti'nin post modern darbe ile karşılaşmasına kadar varan süreçte (gerekçesi farklı olsa da) kritik bir araç olarak kullanılan "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi!" benzeri faaliyetine beklediği desteği bulamadı. Bulamazdı da... Zira toplumun sağduyusu 27 yıl öncesinin aparatına bugün prim vermediği gibi "CHP, sorunlarınızın çözüm adresidir" söylemini de samimi bulmadı. Ve giderek "kullanıldığını!" hissetti.
Sonra, "mugalata yaparak" yani dil cambazlığı ile "Ne yani siz, emeklinin, asgari ücretlinin, durumunun iyileşmesini istemiyor musunuz" diyecek ölçüde bir başka uca savruldu.