Kalp denizdir, dil kıyı...

2023 yılı bütçe görüşmelerini dikkatle ve yakından izliyorum. Muhalefetin giderek sivrilen siyaset dili, ilk günden itibaren seçimlerde izleyeceği stratejinin kısa bir özeti gibi gelişti. Elbette muhalefet; iktidarı eleştirecek, eksik ve yanlışlarını söyleyecek, hatta "ben ülkeyi daha iyi yönetirim" iddiasını ortaya koyacak. Gel gör ki... Son haftasına giren bütçe müzakereleri her türden iftiranın, hakaretin, bel altı vuruşun, dedikoduya dayalı yakıştırmanın mubah görüldüğü bir ortamda şekillendi. AK Parti ve MHP grubu gerek itibar suikastına dönüşen gerekse siyasal sinir uçlarına basan muhalefet söylemi karşısında yer yer keskin bir üslupla çoğu kez belge ve grafiklerle ezber bozmaya, isnatların temelsiz olduğunu kanıtlamaya çalıştı. CHP'li milletvekilleri için özellikle hedef seçilen bakanlar vardı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank. Her iki isim için de önden hazırlık yapılmış, provokatif mizansen kurgulanmıştı. Soylu ve Varank bunu bildikleri için muhalefetle polemiğe girmekten gerektiğinde aynı tarzda mukabele etmekten kaçınmadı. Hayli gergin ve yıpratıcı sahneler yaşandı. Bakınız... Bir iddia veya yakıştırma karşısında "Sizi ispata çağırıyorum. İspat edemezseniz müfteri ilan ediyorum" denmesi beklenir. Ama ana muhalefetin grup başkanvekili kürsüye çıkıp bir bakan hakkında, "Elinden geleni ardına koyarsan şerefsizsin" dediği anda işin rengi değişiyor. "Şerefsiz, alçak, namert" sözleri birbirini izliyor. Hakiki manada muhalefet edememenin öfkesi, dile vuruyor. Mevlâna'nın dediği gibi... "Kalp denizdir, dil ise kıyı. Denizde ne varsa kıyıya o vurur!" Aynı şekilde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık da CHPHDP patentli, organize muhalefet taarruzuna maruz bırakıldı. Kadın vekiller, bir kadın bakana politik şiddet dilinin tüm örneklerini sergiledi. 6 yaşında evlendirilen, cinsel istismara uğradığı beyanıyla savcılığa başvuran, yargı süreci devam eden bir genç kadının dramı, yüreğinde zerrece insan sevgisi taşıyan herkesi sarstı, derinden yaraladı. Bu hassas ve acılı olayı, insani zeminden kopartıp, siyasi zeminin günlük malzemesine dönüştürme girişimleri, sağlıklı bir yaklaşım değildir. Bakanın ve bakanlığın bu sorunlu duruma müdahil olma biçimi ve zamanlamasını sorgulamakla, neredeyse o bakanı ve bakanlığı bu olayda asli sorumlu gibi sunmak aynı şey olamaz. Burada mesele... Muhafazakâr demokrat kimliği ile siyaset yapan aktörleri linç etme çabasıdır. Bu rahatsız edici ve kabul edilemez olayın yargıya intikal biçimi, delilleri, soruşturmanın ilk evresi, şu anki ele alınış biçimi duyarlılıkla konuşulup, tartışılmalıdır. Tarikat ve cemaat yapılarına gelince... Kapalı devre sistemler bir yanı ile inanç motifi temelinde varlığını sürdürürken diğer yanı ile dünyevileşmektedir. Tarihi köklerini, kanaat önderlerini, fikirlerini,