Hizmet siyaseti, Husumet siyaseti
Şu anda Türkiye siyasetinde iki ekol yarışıyor (çarpışıyor!)
Bir tarafta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın temsil ettiği "Hizmet siyaseti", diğer tarafta normalleşme iddiasından kutuplaşma sınırına savrulan CHP Genel Başkanı Özgür Özel'le özdeşleşen "Husumet siyaseti!"
Hizmet siyasetinin ana çerçevesi arı ve durudur.
Ülkeyi yönetme sorumluluğu ile hareket etmeyi içerir.
İstikrarı savunur.
Güven ortamından beslenir. Karamsarlığa karşı durur.
Kirli bilgiyle mücadele eder.
Halkın dertleri ile dertlenir. Bıkıp usanmadan ülkenin geleceğine dönük yatırımları anlatmaya çabalar.
Kırgın, kızgın kitleleri dinlemeyi, ikna etmeyi önceler.
Kısacası, sırtında yumurta küfesi ile siyaset yapar.
Husumet siyasetinin kodları farklıdır.
Eleştiriyi değil, sadece kötülemeyi önemser.
Gerginlikten medet umar, sokağı tahrik eder.
Kurumları ve kişileri hedef alıp yıpratır.
'Bir umudu inşa edeceğim' derken başka umutları yıkar.
Amaca ulaşmak için kullandığı tüm araçları mubah gösterir.
Algı çarpıtmasına abanır, kitleleri doldurur.
El âlemden medet umar. Kendisini dev aynasında zanneder.
Kabul edelim ki...
Belirli standartlara alışmış, hatta gözünü yeni Türkiye'deki imkânlarla açmış gençlere, "Hizmet ve eser siyasetini sunmak kolay değildir."
Onlar karanlıkta kalmayı, mum ışığında ders çalışmayı, kuyrukları, ilâç bulamamanın ne demek olduğunu, hastanede rehin tutulmayı, tek gidiş tek geliş yollarda ömür tüketmeyi, jetonlu telefonu, sabit hatları, siyah beyaz televizyonu, uçağa binmenin büyük lüks olduğunu elbette bilemezler.
Yokluk görmeyenlere dünü anlatmak, bugünün kıymetini bilmeleri gerektiğini söylemek zordur. Ne deseniz, "başa kakma" gibi değerlendirilir.
Ayrıca...
AK Parti döneminde, hizmet siyaseti çıtası öylesine yukarıya konuldu ki... Zaman zaman bu çizginin altında kalmak bile "başarısızlık gibi" gösterilebildi.
Kabul edelim ki... Her dönemin şartları farklıdır. Eldeki 1'i kabul edenler, daldaki 2'yi de isterler. Neden Çünkü beklentilerin düzeyi yükselmiştir. Konjonktürel güçlükler, muhalefet tarafından, iç ve dış kayıt dışı siyaset unsurları eliyle rahatlıkla manipüle edilebilir. Ülkeyi ileriye taşıyanlar ile çelme takanlar arasındaki farkın fark edilmesi ise vatandaşın ferasetine kalmıştır.
Ve nihayet... Yarın 23 Nisan... Mühim olan "demokrasi hukukudur!" Yani, "Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu" ilkesinin yaşanmasıdır.
Aynı anda, "Adalet mülkün temelidir!" Devletin varlığı ve sürdürülebilirliği "adaleti yaşatmasına" bağlıdır.
Bu iki eksen muhafaza ve müdafaa edildikçe, siyasi rekabetin dahilindeki tüm meselelerin üstünden gelinmesi, milli birlik ve beraberliğin mutlak teminat altına alınması mümkündür