CHP odaklı 'siyasal pandemi!'

Türkiye, an itibariyle CHP merkezli "siyasal pandeminin" etkisi altında. İzole edilmezse politik alandan, ekonomik alana, oradan toplumun tamamına yayılması kuvvetle muhtemel riskler söz konusu. Üstelik kurgulanan oyun, partilerin demokratik rekabet kurallarını fazlasıyla zorlayan, kutuplaştırmayı toplumsal bölünmeye taşımaya meyilli hayli tehlikeli bir senaryodan kaynaklanıyor!
Son dönemde dikkatle izlediğimiz, CHP etrafında şekillenen siyasal söylem ve eylem dizisi,"ateşle oynamayı" çağrıştırmasının ötesinde, kendini yakmaya da sebebiyet verecek kadar kontrolsüz hâl almakta.
6 Nisan'da yerinde müşahede ettiğimiz CHP'nin 21. olağanüstü kurultayındaki hava, kaygılarımızı doğrulayacak nitelikte idi. Örneğin... CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır'ın, kongre merkezinde medyaya ayrılan daracık alanda, bas bariton sesiyle candaş TV kanallarına yüksek perdeden demokrasi söylevi verirken, "logomuzu" gördüğünde -ortaya karışık- attığı lafı, bir samimiyetsizlik ölçütü olarak not ettik. Aynı şekilde, ortamdaki negatif elektrik, nefret yüklü bakışlar... Hepsi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yerli ve milli basın kuruluşlarını "hedef gösterme" plânının işlediğinin işaretleriydi!
Başlangıçta değindiğimiz kritik noktaya dönecek olursak...
CHP ve Özgür Özel, bıçak sırtı dengeye oturan 4 ana eksende ilerlemeyi karara bağlamış görünüyor:
1- Ekrem İmamoğlu gündemini sıcak tutmak ve buradan estirilen yapay rüzgârdan sonuna kadar yararlanmak.
2- Erken seçim arayışını, "acil sandık" baskısına dönüştürecek her türlü yöntemi denemek. Böylece, iktidara karşı "meşruiyet tartışması" başlatmak!
3- Öfkeli ve manipüle edilmiş CHP tabanını zinde tutmak ve bu amaçla bilhassa gençlerin enerjisini sokak hareketleri doğrultusunda istismar etmek.
4- CHP ve genel başkanının şantajla çizdiği istikamete girmeyen medya kuruluşlarını ve yerli sermayeyi zayıflatmak, ekonomik istikrarsızlık algısı üretmek.


Özgür Bey; "candaş! medyasının" yayın içeriğine bakmaksızın, açıktan tehdit ettiği seçilmiş TV kanallarına, "Size süre veriyorum! Mitingimizi yayınladınız, yayınladınız! Yayınlamazsanız sizi de bünyenizdeki şirketleri de boykot ettiriyorum" tarzı çıkışlarıyla, siyasal bilinçaltındaki rövanşizmi ve anti demokratik karakteri de dışa vurmuş oldu. Özel, kanalların yayın politikasını belirlemeye kalkışma yetkisini nereden bulduğu (!) bir yana, muhatap alınmadığı ölçüde hırçınlaştı. Bu cüret yüzünden olsa gerek, sürekli el artırmayı marifet zannetmeye başladı. Boş diye gördüğü meydanda dilediğince at koşturacağını sandı! Giderek kontrolsüz güce dönüştüğünü fark edemeyecek kadar siyaseten körleşti!
Öyle ki... Sokağın karanlığından medet ummaktan Avrupalı ortaklarından destek istemeye, Hazine ve Maliye Bakanı'nı mesnetsiz iddialarla yıpratmaktan ekonomiyi baltalamaya, hâkim ve savcıları etki altına almaktan demokratik tolerans haddini aşacak ölçüde Cumhurbaşkanını tehdit etmeye kalkışacak kadar şirazeden çıktı!