AK Parti'ye tarihi görev: Hem iktidar hem de muhalefet!

31 Mart yerel seçimlerinin sonuçları ile ilgili pek çok şey yazıldı, söylendi. Nedenler sıralandı. Gerekçeler anlatılmaya çalışıldı. Elbette en etkileyici olanı ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan geldi. Önceki akşam gerçekleşen AK Parti MYK toplantısından yansıyan değerlendirmeler, başlı başına siyasal manifesto niteliği kazandı. Onlarca faktör arasında benim açımdan en önemli olanı "AK Parti Ruhu" ile ilgili bölümdü. Yani, sadece oy kaybı değil, kan ve ruh kaybı da yaşandığı uyarısıydı!
İşte bu nedenle, seçim analizini sadece bünye içi ile sınırlandırmamak hem ileriye bakmak hem de rakibi iyi etüt etmek gerektiği kanaatindeyim. Ortadaki tablo kuşkusuz zor ve zorlu. Ama ne olursa olsun... Alınması gereken dersi aşan ders çıkarma eğilimi doğru olmadığı gibi "Ekonomiyi düzeltiriz, seçmeni yine kazanırız" kolaycılığı da hiç doğru değil!

Konuya,
Güncel psikososyal ve ekonomik faktörlerin ürettiği tepkisellik üzerinden yaklaşılabilir. Sandığa gitmeyen seçmen, geçersiz oy kullanan seçmen, mesaj verme kaygısıyla alternatif adayapartiye oy veren seçmen gibi.
"Kibir hastalığı" tanımlamasını esas alarak ilerlemek de söz konusu olabilir. Ki Hacı Bayram Veli'nin "Kibir, bele bağlanan taş gibidir. Onunla ne yüzülebilir ne de uçulabilir" sözü, rehber kabul edilebilir.
AK Parti teşkilatlarının devlet gücüne abanması, kerameti kendinde menkul zannetmesi, yerel güç merkezine dönüşmesi üzerinde durulabilir, hatta iş tutma biçimi de eleştirilebilir.
Uzun iktidar yıllarından cesaret alan günümüz bürokrasisinin çalışma tarzı, aşırı özgüveni, gri alanda duran icraatları ve sahayı doktrine etme çabasından doğan problemler de masaya yatırılabilir.
Kampanya stratejisi, düzenli istişare açığı, süreç yönetiminde esnek politika geliştirme ve yeni dil üretme eksikliği ele alınabilir. Külliye ile Genel Merkez arasında daha etkin eşgüdüm gereği de ileri sürülebilir. İl bazında büyük mitingler yerine, seçmene ve gündemine odaklı daha butik ve kitlenin ihtiyaçlarına odaklı siyasi performans önerisi de dikkate alınabilir.

Bütün bunların yanında, klasik ezberlerden uzaklaşma zarureti de açıktır.
CHP, eski CHP değildir. Zihniyeti değişmemiştir. Lakin ideolojik köklerini baskılamak suretiyle popülizm yapabilmekte, reaksiyoner seçmeni konsolide edebilmektedir.
31 Mart'ta ulaştığı nokta hizmet siyasetinin ya da projeciliğin ürünü değildir. Yaygın görüşe göre, başarısı konjonktüreldir. Yine de yakın izlemeyi gerektirmektedir. Zira kumsallardan Anadolu'ya açılabilmiştir.
Seçmen AK Parti'ye, iktidarda iken muhalefet ve denetleme görevi de vermiştir.