Yerel seçimlerin sosyolojik analizi

Birçoğu rakamsal veriye dayanmayan ve faturayı belli aktörlere veya kliklere kesmeye çalışanların yaptığı seçim analizlerine dair metodolojik meseleleri önceki yazımda tartışmıştım.

Her seçim sonucu siyasal ve toplumsal değişime dair büyük bir veri ortaya koyar. Bu büyük verinin bir kısmı sadece o seçime özgü işaretler verirken bir kısmı da tarihsel analizlerle ve önceki seçim sonuçlarıyla birlikte değerlendirildiğinde uzun süreli bir değişim eğilimini ortaya koyar.

Mesela Şanlıurfa gibi yerlerdeki seçim sonucunun adaylıklarla ilgili yerel dinamiklerden kaynaklandığı ve bu seçime özgü olduğu görülürken tersine büyükşehirlerdeki durum uzun vadeli bir toplumsal değişim sürecinin işaretlerini veriyor.

2017 Referandumu'ndan itibaren pek çok genel ve yerel seçim geçti. 2017 Referandumu bu büyükşehirlerdeki değişimin ilk defa çok net bir şekilde görüldüğü bir netice koymuştu. Uzun süre sonra ilk defa İstanbul, Ankara, Bursa, Antalya, Manisa, Denizli, Mersin, Adana, Balıkesir gibi şehirlerde muhalefet bloku çoğunluğa ulaşmıştı. Sonraki seçimlerde de ya bu şehirlerin hepsini muhalefetin kazandığı ya da 50 seviyesine yaklaştığını görmüştük. Hatta 28 Mayıs'ta, 2. Tur'da hiçbir ümidi kalmamış Kılıçdaroğlu Erdoğan karşısında İstanbul'da ve Ankara'da 4 civarında seçimi önde bitirmişti.

Neticede 31 Mart'a giden süreçte bu şehirlerin tümü muhalefetin adım adım eline geçti. Lakin bu süreç üzerine ne çok düşünüldü ne de şahıslar üzerinden veya her şeyi ekonomiye havale eden klişe sözlerin ötesine geçilebildi.

Türkiye'nin bilhassa da büyükşehirlerinde muhafazakarlığın toplumsal tabanı daralıyor. Bunu sadece siyasal muhafazakarlığa destek anlamında söylemiyorum; bir toplumsal ve kültürel tavır olarak muhafazakarlığın tabanı daralıyor.

Bu değişim bugüne kadar fazla kavramsallaştırılmadan bazen sekülerleşme kavramıyla bazen Z Kuşağı atıflarıyla bazen de şehirlilik bağlamında tartışıldı.

Aslında modernleşme sürecindeki pek çok toplumda yaşanan bir sürecin bir başka versiyonu ile karşı karşıya kaldığımız bu toplumsal değişim sürecini anlayıp, analiz edip ona göre siyasal stratejilerin belirlenmesi gerekiyor. Bunu şimdi değil 2019 seçimlerinden sonra Twitter hesabımda şöyle anlatmıştım:

"Seçimle ilgili pek çok yorum yapıyoruz ama unuttuğumuz çok önemli bir şey var: Artık Türkiye'nin değişen "sosyolojisi". Kentli, eğitimli, orta-sınıf, 30 yaş-altı nesiller ne kadar milliyetçi-muhafazakar ailelerden gelirlerse gelsinler artık muhafazakar siyasete mesafeliler.