Türkiye'nin Afrika'ya dönüşü

"Afrika'da olup bitenler konusunda endişelenmeliyiz. Brüksel'e ilk geldiğimde Fransızlar ve İtalyanlar Libya'daydı. Her zaman uyum içinde değillerdi ama oradaydılar. Bugün ise Libya'da hiç Avrupalı kalmadı, sadece Türkler ve Ruslar var...

Libya kıyılarındaki üsler artık Avrupalılara ait değil; bunlar Türkiye ve Rusya'ya ait. Bu bizim öngördüğümüz Akdeniz düzeni değil..."

Bu sözler Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borell'e ait. Yani kendisi için Avrupa Birliği "dış politikası"nın en üst makamı denilebilir.

Bu açıklamalarla aynı gün Financial Times'ın Türkiye'nin Afrika'da artan etkisinden ve gücünden bahseden geniş bir haber yapması da bu sözleri daha dikkat çekici hale getiriyor.

Peki, Avrupa Birliği'ni bu kadar rahatsız eden, böylesine açıklamalar yaptıran ne

Aslında bu bir geri dönüş hikayesi. Türkiye'nin Afrika'ya geri dönüşü... Asırlar boyunca Afrika'da 13 ülkeyi yönetmiş Türklerin kıtaya dönüşü... Türk İmparatorluğu çekildikten sonra kıtada Batılı barbarların nasıl katliamlar yaptığını, kıtanın kıymetlerini nasıl çaldığını, nasıl bir sömürgecilik sistemi kurduklarını biliyoruz. Bunu bizden iyi Afrikalılar biliyor dolayısıyla sömürgecilikten sorumlu tuttukları ve hala da yeni tip sömürgeci istilalarla kendilerini maruz bırakan başta Fransızlar olmak üzere Batılılara karşı ciddi bir kamuoyu oluşmuş durumda.

O kadar ki Fransa Çad, Mali, Nijer gibi pek çok yerden yakın geçmişte kovuldu. Bağımsızlık ilanından bu kadar zaman geçmesine rağmen hala Fransa'nın Afrika devletlerinin ulusal paralarını bile kendi merkez bankasında basması, değerli madenlerini Fransız şirketleri üzerinden yerel birtakım unsurlarla kurduğu kirli ilişkiler üzerinden işletiyor olması Fransa'nın karanlık geçmişiyle birleştiğinde Afrika toplumlarında büyük bir Batı karşıtlığı yaratıyor.

"Françafrique" diye bilinen Afrika politikasının iflas ettiğini, Macron'un büyük bir beceriksizlikle Fransa'nın stratejik ağırlığının azalmasını engelleyemediğini söyleyen kişi de Fransız sosyalist lider Melenchon.

Tüm bunlara karşı Macron da artık çaresizlikten şunu söylemek zorunda kalıyor: "Sanki Çinliler, Ruslar, Türkler, Afrika'da Fransızlardan daha iyisini mi yapıyor!"

İşte tam burada Borrell'in en başta dert yandığı konuya dönüyoruz. Türkler ve Rusların Afrika'da artan etkisi...

Türkiye hem ekonomik hem diplomatik hem politik hem de kültürel ağırlığını son 20 senede Afrika'da artırmış durumda. Bu dış ticaret rakamlarından, askeri varlığına ve anlaşmalarına kadar somut olarak görünüyor. Dahası 2002'de 12 olan Afrika'daki Türk Büyükelçiliği sayısının bugün 44'e çıkmış olması bile durumu gözler önüne seriyor.