Türk turizminin potansiyeli ve Anadolu'da turizm
Bir yaz mevsimi daha geride kaldı. Belki de hiçbir yaz mevsiminde karşılaşmadığımız kadar turizm odaklı tartışmalar da yaşandı. Tartışmaların içeriğini ise daha çok yüksek fiyatlar oluşturdu. Fiyat meselesi gerçekten önemli bir sorun haline gelmiş olsa da bunun da başta Yunanistan olmak üzere çeşitli devletler tarafından fonlanan sosyal medya mecralarından manipüle edildiği ve Türk turizmine karşı sistematik bir kampanyaya dönüştürüldüğü de görüldü. Turizmimize dair fiyatlar haricinde de konuşulması gereken hususlar var.
Türk turizminin hem turist sayısı hem de turizm geliri itibariyle son yıllarda büyük mesafe katettiğini biliyoruz. Bu noktada hem tesisleşme hem ulaşım ağının gelişmesi hem Türkiye'nin tanıtımı bağlamında başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere devletin önemli işler yaptığını biliyoruz.
Elbette söz konusu herhangi bir ülke değil, Türkiye olunca, asırlar boyu bilhassa da Türkler döneminde dünya kültür ve medeniyet merkezi olmuş bir ülke ve hem tarih ve kültür hem doğa hem deniz turizmi dahası gastronomi, sağlık ve inanç turizmi bakımından da büyük bir potansiyelden bahsettiğimizi de bilmek gerekiyor.
İşte bu potansiyelimizi daha fazla gerçekleştirmek, turizmden aldığımız payı daha da yükseltmek üzere bazı konuları gündeme getirmek gerekiyor:
Bunlardan ilkinin Türkiye markası ve imajına dair bir gündem olması gerekiyor. Bu gündem doğal olarak Türkiye'nin tanıtımı konusunu beraberinde getiriyor. Son döneme kadar Türkiye'nin "aslında ne kadar Batılı bir ülke" olduğuna dair kompleksli ve bir o kadar da etkisiz bir tanıtım dili hakimdi. Güneş, deniz, kum ve antik Yunan tortuları üzerine odaklanan bu tanıtım stratejisi kompleksliydi ve etkisizdi çünkü Türkiye'nin esas olarak dünya kültür ve medeniyet sahasındaki ve turizm rekabetindeki cazibesinin Türk-İslam medeniyeti kimliğinden kaynaklandığı görmezden geliyordu. Neticede Batılı veya Doğulu, tüm turistler için özgün ve farklı olan kıymetliyken kötü bir Yunanistan kopyası gibi kendini tanıtan bir ülke kimse için cazip olmayacaktı. Nitekim Türkiye markası ve kimliğinin kendi özgün değeriyle, tarihiyle son yıllarda örtüşmeye başlaması, deniz tatili merkezi olmanın ötesine geçerek turizmdeki büyük gelir ve turist artışını da beraberinde getirdi.