Trump ve Kültürel Hegemonyanın Sonu

Anket şirketleri tarafından hep geride gösterildi. Medya tarafından ya sansürlendi ya da itibarsızlaştırıldı. Hatta sosyal medya hesapları bile sosyal medya şirketleri tarafından kapatılmıştı...

Taylor Swift, Beyonce, Jennifer Lopez, Eminem, Lady Gaga, Robert De Niro ve diğerleri... "Aydınlık geleceğimizi karartmayın", "Diktatöre karşı özgürlükler için oy verin" temalı sloganlarla seferber oldu. Bir "tehlikenin farkında mısınız" demedikleri kalmıştı... Hep şeytanlaştırıldı, hem kendisi hem de seçmenleri aşağılandı. Hollywood'undan dijital platformlara ve müzik sektörüne kadar hepsi onun karşısında mevzilenmişti...

Seçmenleri için yapılmadık karikatür, edilmedik hakaret bırakılmadı. Yobaz, köylü, aptal, barbar... Hepsi arka arkaya sıralandı. "ABD'nin 60'ı aptaldır" diyenler bile görüldü.

Koca koca kitaplar yazmış entelektüeller, popüler romanları olan yazarlar ve "çok atıf alan" akademisyenler... Her biri kendi dilince, meşrebince kampanyanın parçası oldu.

Yetmedi... Bu kültürel hegemonya unsurlarının parçası olduğu Amerikan siyasal hegemonyası Pentagon'u, CIA'yi de zaten onu tasfiye etmek istiyor; başta savaş endüstrisine ve finans sermayesine dayanan Amerikan sermayesi de yani ekonomik hegemonyası da ona şiddetle karşı çıkıyordu.

Yukarıda anlattıklarım ne kadar da tanıdık geliyor değil mi

Batıcıküreselci hegemonyanın tüm güçleriyle sağ, milliyetçi-muhafazakar liderlere karşı seferber olmasına, kitleleriyle birlikte aşağılamalarına biz Türkiye'den alışkınız.

Benzer bir durum ABD'de de yaşandı. ABD'de de küreselci kültürel hegemonya tüm güçlerini Trump kazanmasın diye seferber etti ama neticede Trump kazandı.

Peki, Batı'nın en üstün gücünde, küreselciliğin merkezinde nasıl böyle bir kültürel hegemonya-halk gerilimi ortaya çıktı Bunu nasıl anlamak gerekiyor

Batı'nın küresel kültürel hegemonyasının uzunca bir süredir üzerine oturduğu ideolojik, kültürel ve politik-ekonomik bir çerçeve var.

Ekonomi politiği neoliberalizme dayanan, dış politikası Batı-dışı ulus-devletleri zayıflatmaya ve vesayet altına almaya çalışan Batı küreselciliğinin kültürel boyutu da bununla paralellik arz ediyordu. Bir yandan alt kimlikleri (ırk, etnisite) kaşıyıp millî kimlikleri önemsizleştiren dili daha çok Batı dışı toplumlar için kurgulanmış olsa da kendisine dokunan tarafları da belirginleşmeye başlamıştı...

'Woke kültürü' denilen akım bir yandan Batı dışı toplumların ulus-devletlerini çökertmek için kullanışlıyken Batılı ulus-devletleri içeriden zayıflamalarına sebep oldu.

Tek mesele ulus-devlet de değildi. Bir milleti millet yapan her şeye; geleneğe, dine, aileye karşı toptan bir ideolojik saldırı kültür araçlarıyla üretildi. Paris Olimpiyatları'ndaki rezalet de uzun süredir devam eden LGBT propagandaları da bunun tipik örneğiydi.