Şehrül emin

Yerel seçimlere giderken bir şehri yönetmenin, bir şehre belediye başkanlığı yapmanın ne demek olduğunu tekrar tartışmak gerekiyor. Bu tartışmada da şehir ne demektir, şehircilik bilinci nedir, şehir kültürü nasıl oluşur gibi hususlar üzerine düşünmek ve yerel seçimlere giderken akılda tutmak gerekiyor. En başta da şehir kelimesinin yani "medine"nin medeniyet kavramıyla olan ilişkisini... İmparatorluk döneminde şehrin belediye başkanlarına "şehrül emin" yani şehri insanlarıyla, maddi ve manevi değerleriyle emanet edilecek, 'emin' insan denildiğini unutmamak gerekiyor.

Dahası belediye başkanlığı makamının sadece bir kanalizasyon, asfalt, park-bahçe işinden ibaret olmadığını; bundan çok daha ötesi olduğunu hatırlamak gerekiyor.

İşgaller ve Millî Mücadele döneminde bu sıfata layık olan belediye başkanlarını da layık olmayanları da okumak gerekiyor. Mesela İzmir'de Yunan işgalcilerle işbirliği yapan sonunda da Atina'da ölen İzmir Belediye Başkanı Hacı Hasan Bey'in hikayesini de Bayburt'ta Ermeni mezalimine karşı durduğu için şehit edilen Bayburt Belediye Başkanı Hafız Süleyman Efendi'nin hikayesini de anlatmak gerekiyor.

Herhangi bir şehri yönetmenin bile bu kavramlarla ilişkili bir gündeme temas etmesi gerekiyorken bir imparatorluk payitahtı olan İstanbul'u yöneten ve yönetmeye talip olanlarla ilgili yerel seçim gündemini ele alırken de bunları hatırda tutmak gerekiyor. İmparatorluk payitahtı olduğu gibi şu anda da Türkiye'nin endüstriyel, ticari, kültürel ve turistik merkezi olan İstanbul'u...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adaylarının belli olması sonrası gündeme bakınca bu hususlar daha da önemli hale geliyor. 1994'te Erdoğan'ın belediye başkanlığına ilk başladığında İstanbul tarihteki medeniyet merkezi payitahta yakışır bir vaziyetten çok uzaktı.

Gecekondularla dolu, en temel altyapı yatırımlarından ve hizmetlerinden mahrum, yoksulluğun, keşmekeşin ve temizlikten bile yoksun olmanın kol gezdiği bir İstanbul'du. Hem Erdoğan başkanlığında hem de sonrasındaki Kadir Topbaş döneminde İstanbul dünya şehircilik örnekleriyle kıyaslanacak ölçüde önemli altyapı yatırımlarının yapıldığı bir şehre dönüşmüştü.

Dahası sosyal belediyecilik bakımından da ciddi bir sosyal politika inisiyatifi alarak şehir yoksulluğuyla önemli bir mücadele yürütülmüş hem de şehrin tarihsel ve kültürel merkez haline gelmesinde önemli aşamalar kaydedilmişti.

İşte 2019'da İmamoğlu başkan olduğunda elinde kurulu bir yerel yönetim sistemi bulmuştu. Ama geçtiğimiz 5 yılda hem bu kurulu sistemde liyakatsiz, partizan kadrolaşmalar hem de tecrübeli kadroların işten atılmasıyla önemli arızalar baş göstermeye başladı. Trafik sorunu katlanarak büyümeye, metrolarda (Ulaştırma Bakanlığı'nın metroları bizzat kendisi devralıp yapmasına rağmen) yetersiz gelişmeye kadar büyük eksiklikler somut olarak hissedilmeye başladı.