Ortadoğu'da hiçbir şey 7 Ekim olmamış gibi konuşulamaz

Geçtiğimiz hafta Mısır lideri Sisi'nin Türkiye ziyareti sonrası ortaya çıkan tartışmalara bakıldığında Türkiye'nin Ortadoğu'daki normalleşme çabalarının esas bağlamının net olarak anlaşılmadığı görülüyor. Benzeri bir durum "Esad'la normalleşme" tartışmaları için de görülüyor.

Öncelikle şunu en baştan söylemek gerekiyor: Ortadoğu'da hiçbir şey 7 Ekim olmamış gibi konuşulamaz.

Çünkü İsrail Gazze'de durmayacağını, ateşkes çağrılarına cevap vermeyeceğini ve savaşı bölge ülkelerine kısa, orta veya uzun vadede yaymak isteyeceğini her fırsatta gösteriyor. Bunu zaman zaman açıkça ifade de ediyor ve "Büyük İsrail" haritaları yayınlanıyor. Bu harita diye yayınlanan paçavralarda "Büyük İsrail"in Mısır'ı, Lübnan'ı, Suriye'yi, Irak'ı, Suudi Arabistan'ı Ürdün'ü ve İran'ı yuttuğu görülürken sınırının Kayseri'ye kadar uzandığı, bizim vatan topraklarımıza bile göz dikildiği görülüyor.

İşte bu nedenle Gazze savunması Anadolu'nun da ön savunması olarak değerlendiriliyor.

Neticede İsrail bugüne kadar yaptığı katliamların ve işgallerin bedeli ödetilmediği tersine başta ABD olmak üzere Batı'nın desteğini de arkasında hissetmeye devam ettiği için bu cesareti buluyor.

Yani artık Ortadoğu'daki her devlet de lider de rejim de İsrail'in sonraki hedefi olma korkusunu fazlasıyla yaşıyor.

Tam bu noktada işte Mısır ve Suriye daha da ön plana çıkıyor.

Mısır herhangi bir ülke değil. Gazze'ye doğrudan sınırı olan bir ülke ve bugün Gazze'deki masumlara biraz olsun yardım ulaşıyorsa bu Mısır üzerinden ulaşıyor. Dahası Gazze halkını Sina'ya sürmek isteyen İsrail'e karşı bugüne kadar Mısır direnç gösterdi.

İşte İsrail'e karşı Mısır'ı (başında kim olursa olsun) cesaretlendirmek ve siyonistlere karşı birlikte hareket etmeye mecbur etmek, aynı eksene çekmeye çalışmak gerekiyor. Sadece stratejik bir bağlamda değil insani bağlamda da bu gerekiyor.

Dahası Doğu Akdeniz'de ABD ve İsrail stratejisiyle Türkiye'nin karşısında Yunanistan'ın arkasında hizalanmış cephe hattını yarıp Mısır'ı o hattan çekip almak da bizim Mavi Vatan mücadelemiz için büyük önem taşıyor. Benzeri durum Libya'daki ve Afrika Boynuzu'ndaki çıkarlarımız için de geçerli.

Neticede "arz-mevud" inancına dayanan bu radikal "Büyük İsrail" projelerine de arkasındaki Amerikan emperyalizmine de onun taşeronları olan PKK gibi terör örgütlerine karşı da bölge ülkelerinin birlikte hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz.