Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Behçet Yalın Özkara'nın yaptığı bir araştırmanın sonuçları sosyal medyada çok fazla tartışıldı. Araştırmanın tartışma yaratan kısmı insanların arkadaşlık ilişkisi kurarken siyasi kimliklere göre hareket edip etmediğine dairdi. Sonuçlar da aslında kamuoyunda fazlasıyla dikkat çekti.
Sonuçlara göre AK Parti'ye oy veren insanların 77'si CHP'ye oy veren insanlarla samimi bir arkadaşlık kurabileceğini söylerken, bu oran CHP'ye oy veren insanlar söz konusu olduğunda tam tersi bir sonuç ortaya koyuyor. CHP'ye oy veren insanların sadece 25'i AK Parti'ye oy veren insanlarla samimi bir arkadaşlık yapabileceğini söylüyor.
Aslında herkesin gördüğü, bildiği ama ifade etmeye çekindiği bir gerçeği bu bilimsel araştırma açıkça ortaya koyuyor. Yani Türkiye'deki politik farklılaşmalarda ötekileştirici, kutuplaştırıcı davranışların; gündelik hayattaki veya sosyal medyadaki nefret söyleminin, hem çalışma hayatında hem de özel hayatta yapılan ayrımcılıkların hangi kesimlerde daha fazla içselleştirildiğini gösteriyor. Yalnız kavramsallaştırmak gerekirse mevzu politik veya ideolojik de değil. Mevzu CHP- AK Parti karşıtlığının da daha ötesinde: Kültürel.
Yani konu herhangi bir ülkede karşılaşılabilecek bir X partisi -Y partisi rekabeti ya da sağ - sol karşıtlığı değil. Çünkü Türkiye'deki siyasal kimlikler veya aidiyetler başka ülkelerdeki tarihsel, sınıfsal dinamiklerin ötesinde oluşuyor. Sınıfsal tarafı olmakla birlikte bu tam ters oluşuyor. Üst-orta gelir gruplarının ekonomik, kültürel asimilasyona daha açık olmaları; Batıcı kültürel hegemonya etkisine rıza göstermeleri sebebiyle "sol" partilere oy verdiğini söylemek mümkün. Dahası "sağ" diye bilinen siyasal kimliğin de Batı'nın ve Batıcıların kültürel, ekonomik ve siyasal hegemonyasına vesayetine karşı kendi geleneğini, inancını, millî kimliğini korumaya çalışan alt-orta sınıflardan oluştuğunu biliyoruz.
Fark edileceği üzere ben Türkiye'deki siyasal ve kültürel tartışmalarda kritik noktayı Batıcılığın teşkil ettiğini iddia ediyorum.
Nasıl sömürgecilik döneminde Batılı toplumlar Batı-dışı toplumları evrimleşmesin tamamlamamış, ontolojik olarak eksik, yoksun ve yarı-medeni olarak görüyorsa; bu durum Batıcı kesimlerin Batıcı olmayan milliyetçi, muhafazakar, dindar tüm kesimlere dair yaklaşımlarını oluşturuyor. Bu sosyo-kültürel eko-sistemi de Batıcı kültürel ve siyasal aktörler kışkırtıyor.
Batıcı olanlar Batıcı olmayan milliyetçileri ve muhafazakarları kendileriyle eşit görmüyor ve onlardan kimlikleri, kültürleri nedeniyle nefret ediyor. Politik olarak da Türk ve İslam kimliğine siyasi kimlik olarak sahip çıktıkları için milliyetçiler ve muhafazakarlar Batıcıların nefret nesnesi haline geliyor.