Muz Kabuğuna Basıp Düşmek

"En büyük zafer, savaşmadan kazanılan zaferdir...

Düşmanın planlarını boz, ittifaklarını parçala, morali bozulana kadar bekle..,

Hasım olunan ülkeler içerisinde iyi olan şeyleri gözden düşürün.. Onların liderlerinin başarılarını küçük göstererek şöhretlerine gölge düşürün... Böylece kendi halkının liderlerini hor görmesini sağlayın... Düşman halkın kendi içerisinde olan uyuşmazlık ve kavgalarını yayın... Onların geleneklerini gülünç hale getirin.."

Bu cümleler binlerce yıl öncesinde Sun Tzu tarafından yazılmış Savaş Sanatı kitabında geçiyor.

Tarihin her döneminde devletlerin kendi arasındaki veya devletlerin devlet-dışı unsurlarla mücadelelerinin en önemli yöntemlerinin başında "düşman"ın iç cephesini yıpratmak gelmektedir.

İç bütünlüğü, tutarlılığı, güven ilişkisi ve psikolojik direnci kırılan halkların savaş meydanındaki gücü de cesareti de yıpranmaktadır.

Çinliler bunu uzun süre Türk halkları ve devletleri üzerine uygulamıştır. Yine Romalılar savaş meydanlarında kendilerini çok zorlayan Galyalı kabileleri birbirine düşürerek ortadan kaldırabilmişlerdir.

Türklerin ilk büyük denizcisi, önemli tarihi şahsiyetlerinden Çaka Bey ile kendi damadı olan Selçuklu Sultanı Kılıçarslan'ı savaştıran da aşağı yukarı aynı dönemlerde Malazgirt'te kendisine ihanet eden Peçeneklerle Kıpçak Türklerini birbirine düşürmeyi başaran da Osmanlı şehzadelerinin taht kavgalarını kullanan da yine Bizans olmuştu.

Modern döneme girildiğinde İmparatorluğumuzun tüm unsurlarını birbirine düşürüp imparatorluğu içten parçalayıp zayıflatanlar da yine İngilizler ve Ruslar'dı.

Hint Alt Kıtası'nda Hinduları, Müslümanları ve Sihleri birbiriyle çatıştırıp bugün neredeyse 1 asır sonra bile devam eden bu husumetin tohumlarını ekenler de İngilizler'di.

Modern dönemde propaganda yöntemlerinin, istihbarat servislerinin daha kurumsallaşmasıyla bu yöntemler de daha sofistike hale geldi.

1951'de petrolü millileştirdiği ve ülkesini İngiliz-Amerikan vesayetinden çıkarmaya çalıştığı için Musaddık'a dair önce "diktatör" suçlamaları başladı, sonra da sokak gösterileri ile yaratılan çatışmalarla toplum içinde gerilim imal edildi. Sonuç da Amerikancı darbeyle bitti.

1973'te Şili'de Amerikan karşıtı Salvador Allende'yi devirmek için sokak çatışmalarını kışkırtan ajanlar Amerikancı darbe için zemin hazırlıyordu.

Türkiye'de sabah sağcıyı vuran aynı silahın akşam solcuyu vurması ile Amerikancı "darbenin şartlarının olgunlaştırılması", Irak'ta tam da ABD işgali başladığında Sünni ve Şii camilerinin arka arkaya bombalanması tesadüf değildi.

Tıpkı bugün tam da Suriye'de devrim sonrasında gücünü halkından alan, İsrail'in "arz-mevud" hayalinin önünde set çekme ihtimali taşıyan ve daha önemlisi Türkiye'nin nüfusunu İsrail sınırına kadar taşıyan Yeni Suriye'yi parçalamak isteyen İsrail'in yaptığı 5. Kol operasyonlarını izliyoruz. Durduk yere bir Suriyeli Dürzi'nin peygamberimize hakaret eden bir paylaşımı sosyal medyada yayılıyor ve buna tepki gösteren Suriye halkı ile Dürziler arasında başlayan çatışmaya İsrail sözde "Dürziler"i korumak adına müdahale ediyor...