Milliyetçilik çağı
ABD Başkanlık Seçimi'ni Donald Trump'ın kazanması ABD'deki kültürel hegemonyayı teşkil eden küreselci medyayı, kültür sanat camiasını, akademyayı ve entelijansiyayı büyük bir şoka uğrattı. Hem kendisini hem de seçmenini cehaletle, taşralılıkla, yobazlıkla, faşizanlıkla kodlayarak aşağıladıkları Trump kültürel hegemonya ile aynı eksendeki müesses nizamın suikast girişimlerini de tüm manipülatif anketleri de medyadaki sansürü de ünlülerin ve Hollywood'un sistematik lincini de hezimete uğratarak büyük bir zafer kazandı.
Türk televizyon kanallarında da ABD seçimleri öncesiyle ve sonrasıyla tartışıldı, tartışılıyor. Trump'ın zaferine, Demokratların mağlubiyetine dair pek çok analiz yapılıyor. Ama bu analizlerde de tartışmalarda da zaferin birincil sebebi olarak en başta dile getirilmesi gereken kavram dile getirilmiyor: Milliyetçilik.
Trumpizm Demokratların sözcülüğünü yaptığı, küresel Amerikan sermayesi, Pentagon ile derin ABD'nin ve ABD kültürel hegemonyasının ekseninde çok uzun yıllar boyunca oluşturulmuş müesses nizama büyük bir itirazı temsil ediyor. ABD'nin dünyanın birçok yerine müdahale eden, ABD halkının vergilerini, ABD'nin askerlerini derin ABD'nin, küreselci mihrakların projeleri için heba edilmesi yerine ABD halkının çıkarlarının korunması gerektiğini savunuyor. Ukrayna Savaşı'na müdahale etmekten PKK'ya verilen desteğe kadar pek çok küresel projeye bir biçimde itiraz ediyor. Küreselcilerin değil ABD'nin ulusal çıkarlarının öncelenmesi gerektiğini söylüyor.
Neoliberalizme ve onun yarattığı tahribata önemli eleştiriler getirip ABD sermayesinin ABD dışındaki işgücünün ucuz ülkelere yatırım yapmasını değil üretimlerinin, yatırımlarının ABD'ye dönmesini ve ABD'de istihdam yaratmasını istiyor. En önemlisi korumacı ve nispeten devletçi denilebilecek bir ekonomi politikası ile gümrük duvarlarını yükseltmek, bir tür ekonomik milliyetçiliği hayata geçirmek istiyor.
Aynı şekilde ABD'nin artık hiçbir şekilde baş edemediği düzensiz göç meselesine karşı sınırları korumaktan, kentlerin, ülkenin güvenliğinden bahsederek büyük bir destek kazanıyor.
Belki de en önemlisi "woke kültürü" denilen alt kimlikleri, etnik ve ırki farklılıkları yüceltip kaşıyan; aileyi, geleneği, dini hedef alarak hem millî değerleri, kimliği, cinsiyeti değersizleştiren hem de LGBT başta olmak üzere pek çok sapkınlığı dikte eden küreselci, liberal kültürel hegemonyaya karşı ABD halkı için büyük bir direnişi temsil ediyor. Mitinglerinde sürekli aile ve "iki cinsiyet vardır" vurgusu yapması, dini tasfiye etmeye dönük egemen söyleme karşı dini ön plana çıkarması bu nedenle çok destek görüyor.