Linç rejimi

CHP'nin yürüttüğü boykot kampanyasına dair tartışmalar sürüyor. Özgür Özel'in bugüne kadar CHP'ye genel başkan olup lider olamaması halini, kurultayı İmamoğlu sayesinde kazanması sebebiyle onun vesayetinde bir 'gölge genel başkan' konumuna sıkışıp kaldığını tartışmıştık.

İmamoğlu'na açılan yolsuzluk soruşturması ve tutuklama kararından sonra Özel'in kendi liderliğini CHP kamuoyuna, tabanına, teşkilatlarına kabul ettirmek için büyük bir çabaya girdiği görülüyor. Sokak çağrıları, mitingler ve boykotlar İmamoğlu'nun mağduriyeti nedeniyle yapılıyormuş gibi görünse de esas olarak Özel'in liderlik imajını, gücünü, etkisini ve karizmasını inşa etmesi için bir vesile olarak görülüyor.

Bu noktada sokak çağrılarının, kutuplaştırıcı söylemlerin Özel'in liderlik yelkenine rüzgar verdiği söylense de sokağa çağırdığı kitlelere hakim olamamasının neden olduğu hadiselerin kendisine ve partisine zarar verdiği de söylenebilir.

Buna ek olarak boykot kampanyasının İmamoğlu ile ilgili soruşturma süreci ile bir alakasının olmadığı açık. İmamoğlu'na bir faydası olmadığı da ortada. Peki, boykotla amaçlanan tam olarak ne

Öncelikle Özgür Özel liderliğinin gücünü ve etkisini ispat etmeye çalışarak ağzından çıkan bir sözle kitlesi üzerinde ne kadar hakim olduğunu göstermeye çalışıyor. "Benim bir sözümle bir gün boyunca kimse alışveriş yapmaz" gibi bir ispat çabası... Peki, niye böyle bir ispat çabasına giriyor Çünkü liderliğinin etkisinin ve gücünün ispat edilmesine, tasdik edilmesine ihtiyaç duyuyor.

Yani şahsi bir siyasi liderlik stratejisi uğruna sahiplenilmiş bir boykot kampanyası söz konusu. Peki, mesele sadece Özgür Özel'in şahsi bir stratejisinden mi ibaret Bu stratejiyi uygulamaya sokacak sosyo-kültürel bir ekosistem yok mu

İşte esas dikkat edilmesi gereken yer burası. İdeolojik sıfatları ne olursa olsun Türkiye'nin Batıcı kesimleri bu milletin millî kimliğine, tarihine, değer sistemine, sembollerine ve inanç sistemine bir kimlik olarak sahip çıkan, Batıcı olmayan, milliyetçi-muhafazakar insanlarına karşı bir nefret söylemine, bir aşağılama ve kültürel saldırıya dönüştürebilecek bir dile başvurabiliyorlar. Mesela son dönemde çocukluk arkadaşlarına, komşularına, akrabalarına bu nefret söylemlerini sarf edenlere yine denk geldik.

Bu nefret söylemini bu kadar kolay sarf edebilmenin arkasında son yazılarımda tartıştığım üzere bir kendi ile eşit görmeme hali bulunuyor. Bunun arkasında da Batıcı bir self-kolonyal kast sistemi bulunuyor.

İşte Özgür Özel'in liderlik mücadelesi için yaptığı bu güç gösterisi bu sosyo-kültürel gruplar için de bir toplumsal güç gösterisine dönüşebiliyor. Sosyal medya linçleri bir yandan sokakta boykota ve hatta bazı vakalarda görüldüğü üzere boykot uymayanlara yönelik bazı hadiselere de varabiliyor.