'Lider'siz liderlik

Tarihin ilk çağlarından beri tarihi liderler yazmıştır. Galip de olsalar mağlup da olsalar tarih onları kaydetmiştir. Zira insan topluluklarını bir arada tutan, herhangi bir insan yığınından ayırıp kolektif bir dayanışmayla, örgütlenmeyle hareket etmesinde pek çok toplumsal bağ ve ilişki biçimi rol oynadığı gibi liderlik de toplumların tarihinde önemli bir role sahiptir.

Modern dönemde de liderler ve liderlik tipleri dönüşmüştür. Bireyleşmenin, demokratikleşmenin ve anayasal düzenlerin hakim olduğu modern dünya zannedilenin aksine liderliğin önemini ortadan kaldırmamış, halkların doğrudan yönetime müdahale ederek kendi liderlerini kendilerinin seçmesine dolayısıyla liderlik konusunda beklentilerin yüksek kalmasına sebep olmuştur.

Türk milletinin modernleşme sürecinde de her daim liderler belirleyici olmuş, güçlü liderlik toplum tarafından talep edilen bir mevhum olmuştur. Birtakım neoliberal yaklaşımlar yakın geçmişte liderliği önemsizleştirmeye, siyasal ve ideolojik hareketlerdeki liderlerin rolünü küçümsemeye ve hatta itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır. Yönetim kavramı yerine yönetişim kavramını gündeme getirmeleri de "güçlü liderlik" kavramını otoriterlikle özdeşleştirmeye çalışmaları bundan ileri gelmektedir. Fransa'daki Macron da ABD'deki Biden da biraz bu söylemin yüceltmeye çalıştığı figürlerdir.

Türkiye'de geçtiğimiz genel seçimlerde yaşanan tartışmalarda da bunların izleri görülmüştür. Aylar boyu Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorulduğunda "önemli olan lider değil, masa"; "mühim olan aday değil, prensipler" (o da ne demekse) gibi lafların arkasında bu saçma sapan söylemin etkisi de bulunmaktaydı. Adaylık konusunu gündeme getirenlere sanki çok ayıp bir şeyden bahsediyormuş gibi muamele yapanlar günün sonunda adaylık için birbirleriyle kavga etmeye, ağza alınmayacak hakaretler etmeye başlamışlardı.

Neticede de tüm dünyada ve özellikle de Türkiye'de güçlü liderliğin toplumlar tarafından talep edildiği bir ortamda bu liderlik kavramını küçümseyenler seçimleri kaybetti. Yetmedi, Türkiye'yi yönetmeye layık görülmüş ve sonrasında seçimi kaybetmiş cumhurbaşkanı adayı kendi partisinde de tuhaf bir kurultaydan sonra koltuğunu kaybetti.