Küreselcilerin olimpiyatları ve hegemonya inşası

Olimpiyat açılış törenindeki görüntüler hem dünyada hem Türkiye'de büyük tartışma kopardı. Bir yandan artık her mecrada gözümüze sokulan LGBT propagandası iğrenç bir düzeyde sergilenirken diğer yandan bunun Hıristiyan değerlerini bile aşağılayacak bir biçimde yapılması da dikkatleri çekti.

Bu noktada bir not düşmek gerekiyor: Buradaki mesele insanların özel hayat tercihleri ve bireysel kimlikleri meselesi değil. Dileyen dilediği gibi özel hayatını yaşayıp kendisini istediği şekilde tanımlayabilir. Buna kimse müdahale edemez, ettiği zaman da böyle müdahalelere karşı çıkmak gerekir. Ama mevzu bunun çok daha ötesi...

Uzunca süredir bazı merkezlerden planlanıp örgütlenen bir kampanya ile karşı karşıyayız. Bir bakıma Batı'nın kendi tarihsel toplumsal hafızasındaki ırkçılığı, köleciliği, mülkiyet ve soyluluk tahakkümüne dayanan karanlık ortaçağını, sömürgeciliği hiç de esastan eleştirmeden birtakım şekilsel göstergeler üzerinden telafi ediyormuş gibi yapan sözde eşitlikçi veya özgürlükçü söyleme, "woke kültürü" denen yeni tip bir faşizan dayatmacılığa yaslanan bir kampanya bu.

Diğer taraftansa başta Hıristiyanlık gibi Batı'nın değerlerini de hedefe koyup pasifine eden ama esas olarak Batı-dışı toplumların Batı küreselciliğine karşı direnç noktalarını oluşturan vatanseverlik, din, aile, cinsiyet, millet ve millî-devlet gibi taşıma kolonlarını kesmeye çalışan bir küresel ve ideolojik kampanya bu.

Toplumsal ve kültürel bir kampanya olduğu kadar da sonuna kadar da politik bir kampanya... Küreselci, liberal-sol bir hegemonik söylem inşa ederek hem muhalif gibi görünerek "cool" durmayı başaran ama sonuna kadar da farklı siyasal akımları, toptan bir kültürel, entelektüel hayatı tahakküm altına alan ve neticede Batı neo-kolonyalizmine ve Siyonizm'e açılan bir kapı...

Batı'da önce solu hakimiyeti altına alan sonra merkez-sağı da dönüştüren bu alt-kimlikçi dil aslında Batı'da "aşırı sağ" denilen reaksiyoner hareketlerin gelişmesinde de başat rol oynuyor. Ki aşırı sağı bile bir şekilde dönüştürüp İsrail-karşıtlığından İslam-karşıtlığına geçişinde bile etkili olabiliyor.

Neticede esas hedeflenense Batı-dışı toplumları, ulus-devletleri etkisizleştirmek oluyor. Cinsiyetsiz, milliyetsiz, kimliksiz, dinsiz toplumlar yaratıp İsrail'in katliamlarına, ABD'nin hakimiyetine, Batı kapitalizminin sömürgeciliğine ses çıkaramayacak; tüketim kölelerinden ibaret bir Neandertal sürülerine dönüştürmek...

Bu nedenle bu kadar LGBT propagandası yapıp Hıristiyanlığı bile hedef tahtasına oturtabiliyor, Papa'yı gık bile çıkaramaz hale getirebiliyorlar. Yeri geldiğinde Hıristiyan teolojisini bile yerin dibine sokup Siyonizm'e uygun bir hale dönüştürüp itiraz sesi bile duymuyorlar.