İsrail, Trump'ı nasıl teslim aldı

Bu köşenin okuyucuları ve televizyonlardaki yorumlarımı takip edenler bilir: Trump'ı herhangi bir diğer ABD Başkanı gibi görmeye çalışanlara ilk günden beri itiraz etmiştim. Tüm sorunları, saldırgan ve üslupsuz hareketleri ile çok rahatsız edici sözleri, tavırları olsa da Trump küreselcilerin kontrolündeki ve İsrail ile organik bir bütün arz eden Amerikan müesses nizamının (başta Pentagon) çizgisinin dışında birisiydi. Bu nedenle suikast girişimine uğruyor, davalarla karşı karşı kalıyor, Epstein videoları üzerinden şantajlar yapılıyordu.

Peki, şimdi neden mi "-di"li geçmiş zaman kullanıyorum Çünkü İsrail ve ABD'deki Siyonistler Trump'ı teslim almayı başardılar. Nasıl mı Anlatayım...

Trump, her ne kadar kendisi, başta Evanjelistler olmak üzere Hıristiyan Siyonist bir seçmen tabanına sahip olsa da ve kendisi de İsrail'e sempatiyle bakan birisi olsa da ve hatta ilk başkanlığında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanısa da İsrail konusunda onu diğer ABD başkanlarından ayıran iki özelliği vardı. Birincisi Trump'ın "ben ABD'nin başkanıyım, burayı ben yönetirim" diye açıklanabilecek iktidar mücadelesiydi. İkincisi de geçen hafta bu köşede analiz ettiğim üzere, Trump, dünyanın ve bilhassa da Ortadoğu'nun meseleleriyle uğraşmanın ABD'ye para, zaman ve insan kaybettirdiğini, çıkarlarına aykırı olduğunu ve ABD'nin hegemonya kaybını hızlandırdığını düşünüyordu. Bu nedenle ilk başkanlık döneminde Suriye'den askerini çekmeyi istemiş ama onun çekmesine izin vermemişlerdi. İkinci başkanlığı döneminde de Grönland'dan, Kanada'dan, Panama'dan ve daha önemlisi Pasifik'te Çin ile mücadele etmekten bahseden ve stratejik olarak da bunu hedefleyen ABD'nin Ortadoğu'daki ağırlıklarını çekmesini, odağını Ortadoğu'dan kaydırmak istemesini kim istemez İsrail. Ve elbette İsrail ile birlikte onun ABD içerisindeki uzantısı olan Pentagon.

Suriye Devrimi sonrası Beyaz Saray'a büyük bir panikle giden ve Trump'tan Şara'yı tanımamasını, yaptırımları kaldırmamasını, PKK-SDG'ye desteğini çekmemesini, Yeni Suriye'deki Türkiye etkisine engel olmasını isteyen Netanyahu'yu dünya gözünün önünde "makul ol" diyerek küçük düşüren bir Trump vardı.

"Gazze'de 1-2 hafta içerisinde ateşkes olacak" diye bundan 3 ay önce konuşan ve Hamas'la görüşen bir Trump vardı. İsrail, İran'a saldırırken nükleer tesisleri vurup, "artık nükleer tesisler yok oldu, İsrail uçaklarını geri çeksin" diye bağıra çağıra İsrail uçaklarını geri çektirdiğinde, "İsrail'e daha çok kızgınım" dediğinde, Husilerle ateşkes yapıp, Ahmed Şara ile görüştüğünde İsrail'in çizgisinden çıktığı tartışılmıştı.

Bu süreçte Trump'ın buraya gönderdiği önemli adamı Tom Barrack'ın "Sykes-Picot dönemi sona erdi" demesi, "SDG = PKK" demesi, "SDG silah bırakıp Suriye'ye entegre olması lazım" demesi ise bir ABD yetkilisi için tarihte ilkti.