İslamsız Türklük veya Türksüz İslam

Dünyada İslam düşmanlığının merkezlerinden birisinin çoğunluğunu Müslümanların teşkil ettiği Türkiye olduğunu hep söylüyorum. Dahası dünyada Türk düşmanlığının merkezlerinden birisinin de yine çoğunluğunu Türklerin teşkil ettiği Türkiye olduğunu söylüyorum.

Nasıl da kulağa oksimoron gibi gelen iki cümle, öyle değil mi

Ama işte kulağa böyle oksimoron gibi gelen bu durum itinayla bu topraklarda bir Batı projesi olarak inşa edildi. Önce İslam'ın modernleşmeye engel olduğuna dair Batılı tezler imparatorluğun son döneminde tedavüle sokuldu. Sonra da Cumhuriyet döneminin resmî eğitim ve kültür politikası da kullanılarak İslam karşıtı bir Batıcı kültürel hegemonya teşekkül edildi.

Bir yandan "Arapların bizi arkadan vurduğu"na dair tarih icat edilirken öte yandan da Batılı gibi olmanın, yaşamanın, inanmanın, hissetmenin gelişmişlik için tek hakiki yol olduğu vaaz edildi. Amaç belliydi; Ortadoğu'yu Türklerin etkisinden kendi istekleriyle koparıp, emperyalistlerin nüfuz alanı altında kalmasını sağlamaktı. Benzer bir kültürel inşa süreci simetrik olarak da Araplar arasında yürütülüyordu. Gerisini Türk milliyetçiliğinin büyük ideoloğu merhum Erol Güngör Hoca'dan dinleyelim:

"Arap düşmanlığının kökü: Unutmayalım ki, Batılı devletlerin Birinci Dünya Harbi'nden sonra Ortadoğu'ya ekmiş oldukları nifak tohumları bize de çok tesir etmiştir. Arap deyince, yeni Türk nesillerinin aklına daima Türk ordularını arkadan vuran İngiliz maşası bedevî kabileleri gelir; Araplar da Türk deyince en çok İttihatçı Cemal Paşa'nın Suriye'de yaptıklarını hatırlarlar. Her iki tasavvur da yanlıştır, iki tarafı birbirine düşman etmek için İngilizler tarafından uydurulmuştur... Unutmayalım ki Arap düşmanlığı propagandasının temelinde İslam düşmanlığı vardır; İslam dünyasının yan yana yaşayan iki büyük kitlesini birbirine düşman etmek, böylece her birini tek tek Batılılara esir etmek gayreti vardır."

İşte resmî ideolojinin eklemlendiği bu Batıcı kültürel hegemonya Batı'yı, Yunan'ı, Ermeni'yi bir karşıt olarak görmezken diğer yandan İslam karşıtlığı üzerine inşa edilmişti. Bu Batıcılığın Osmanlı karşıtlığı gibi diğer versiyonları da konjonktüre göre gün yüzüne çıkmaktadır. Buradaki önemli nokta Türk milliyetçiliği geleneğinin Batıcılığa eklemlenmiş Kemalizm'e olan itirazının bilhassa bu Batıcılığın Osmanlı aleyhtarlığına ve İslam'ı modernleşmeye engel olarak görmesine karşı net olmasıdır.

Nitekim bu sebeple merhum Alparslan Türkeş MHP'yi kurarken partinin bayrağını Osmanlı üç hilali yapmış, "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman" sloganı gibi Türklüğün ve İslamiyet'in ayrılamaz bir bütün olduğuna dair pek çok sloganı MHP sistematik kullanmıştır. Sonraki yıllarda üstat Necip Fazıl'ın MHP'yi desteklediği süreçte de Türkeş kendi yayımladığı beyannamede şöyle söylemektedir:

"Alparslan Türkeş ve partisinin dünya görüşü, ruhî muhtevaya bağlı milliyetçilik olarak metbûluğu (bağlı olunan) ruha ve tabiiliği milliyete veren bir anlayış içinde tek kelimeyle İslam imanındadır".