İran rejimi ayakta kalabilecek mi

İran Cumhurbaşkanı Reisi ve heyetinin helikopter kazası üzerine konuşulacaak çok konu bulunuyor. Bu konuların başında da elbette helikopter kazasının gerçekten de bir "kaza" olup olmadığı geliyor. Bu konu üzerine çok daha uzun bir süre tartışma yapılacağı belli.

Zira herhangi bir liderin helikopterinin veya uçağının düşmesi her daim sabotaj şüphesini beraberinde getirir. Yakın tarih de buna dair çok fazla şaibeli "kaza" ile doludur. Üstelik söz konusu İran olduğu zaman bu şaibenin oluşması daha da normal oluyor.

Dahası Reisi'nin geldiği yerin uzun süre gerilimin bizzat İran tarafından yükseltildiği ve hatta bir süre önce İran'ın savaşla bile tehdit ettiği Azerbaycan olması soru işaretlerinin sayısını çoğaltıyor.

Bu noktada şunu da unutmamak gerekiyor; helikopterin sabotaj neticesinde düştüğü anlaşılsa bile İran bunu açıklamayabilir. Zira hem dünya kamuoyunda kendi topraklarında kendi Cumhurbaşkanını bile koruyamayan, zayıf bir devlet görüntüsü vermek istemeyebilir hem de böyle bir sabotajın bir dış ülke istihbaratı tarafından (mesela İsrail) gerçekleştirildiği ortaya çıkarsa buna karşılık vermek için savaşa girmek durumunda kalacağını bilir ve bunun için ne askerî ne politik ne ekonomik ne de bilhassa iç kamuoyu desteği bakımından kendisini yeterli hissetmeyebilir.

Özellikle tam bu noktada İran'ın dış cephesinden ziyade iç cephesinin daha kırılgan olduğunu esas olarak ele almak gerekiyor.

İran'daki molla rejimi tarihinde hiç olmadığı kadar iç kamuoyu desteğinden yoksun durumda bulunuyor. Bunun en çarpıcı örneğini de Reisi'nin Cumhurbaşkanı seçildiği son seçimlerdeki katılım oranları teşkil ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda katılımı artırmaya dönük büyük kampanyalara rağmen seçime katılım 40'larda kalmıştı. Dahası seçimin 2. turunda başkent Tahran'da katılım oranı 8'e kadar düşmüştü.

Bu rakamlar İran halkının büyük çoğunluğunun rejimin yaptığı seçime katılmayarak rejime meşruiyet kazandırmak istemediğini gösteriyor. Bu, aynı zamanda rejime duyulan aidiyetin ya bulunmadığı ya da kopmak üzere olduğunu da gösteriyor.

Zaten sık sık tekrarlanan rejim karşıtı gösteriler de İran sokağında rejimin koyduğu baskıcı politikalara ve kurallara yönelik her fırsatta dolaylı yollardan gösterilen tepkiler de İran'da rejim ile halk arasındaki makasın iyice açıldığını ortaya koyuyor.

Kuşkusuz bunda rejimin seçimlere başvuran pek çok adayı "reformist" bulduğu için seçime sokmamasının da etkisi bulunuyor.

Önümüzdeki ay yapılacak seçimlerdeki katılım oranı da rejimin geleceği bakımdan önemli işaretler verecek.