İLETİŞİM MÜCADELESİ ve TÜRKİYE
Günümüz dünyasında mücadele biçimlerinin ve güç unsurlarının pek çok boyutu bulunmakta. Askerî güç unsurlarının yanı sıra ekonomik, siyasi, demografik, ideolojik, stratejik ve kültürel güç unsurları da kendi mecralarındaki mücadele biçimleri bakımından önemli rol oynuyor.
Bu mücadele biçimleri arasında kültürelideolojik mücadeleler ve bununla paralel olarak yürütülen iletişim mücadelesi hayati bir öneme sahip.
Mesela 1. Dünya Savaşı sırasında Türk milletinin direncini kırmak için İngiliz uçaklarından atılan propaganda kağıtları düşmanın askerî saldırılarıyla paraleldi.
Buna karşılık dönemin Başkomutan Vekili Enver Paşa'nın yaptırdığı ve aynı zamanda da Türk sinemasının ilk filmi sayılan "Ayestefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı" filmi de millî iletişim mücadelesinin ilk örneklerindendir. Rus ordusunun Yeşilköy'e kadar gelip silah zoruyla önceki dönemde yaptırdığı abidenin Türk topçusu tarafından yıkılması filme alınmış, yurt çapında büyük bir millî direnç oluşturulmuştur.
Benzeri bir iletişim mücadelesi Millî Mücadele Dönemi'nde de yaşanmıştır. Mücadelenin lideri Mustafa Kemal Paşa sadece Meclis'i ve orduyu yönetmiyor, aynı zamanda da çıkardığı Hakimiyet-i Millîye Gazetesi ile Millî Mücadele'nin ideoloji ve iletişim boyutunu da yönetiyordu.
ABD'nin küresel hegemonyasında Hollywood'un nasıl bir yer teşkil ettiğini, yeri geldiğinde füzelerinden daha etkili bir silaha dönüştürdüğünü iyi biliyoruz.
Benzer bir şekilde ABD medyasının da Irak ve Afganistan'ın işgalinde ve yine bugün İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü katliamlarda oynadıkları rolü iyi biliyoruz.
11 Eylül sonrası Batı'nın tüm kültürel, ideolojik ve medyatik unsurlarıyla İslam karşıtı bir ekosistem oluşturduğu malum...
Buna ek olarak bilhassa "one-minute" ile başlayan süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin Batı hegemonyasına karşı bağımsızlıkçı ve "Büyük Türkiye" idealini merkeze alan dış politikasının ABD, Avrupa ülkeleri ve İsrail'de yarattığı derin rahatsızlığın dünyada nasıl bir Türkofobiye dönüştüğünü her gün yeni örnekleriyle görüyoruz.
Medyalarıyla, dizi ve sinema sektörleriyle, düşünce kuruluşlarıyla, akademik ve entelektüel ağlarıyla Türkiye üzerine 10 seneden fazla bir süredir nasıl çullanmaya çalıştıklarını görüyoruz ama buna rağmen Türkiye'nin haklı millî davalarından taviz vermeden nasıl ayakta kaldığını da görüyoruz.
Tüm bu büyük mücadele süreçlerinde Türkiye'nin ayakta kalmasında Türkiye'nin millî iletişim politikalarının önemli payı bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın vizyonu ve liderliğiyle, İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun'un da teorik ve pratik yönetimiyle oluşturulmuş İletişim Başkanlığı ve "Türkiye İletişim Modeli" hem Türkiye'nin millî meselelerindeki mücadelenin çerçevesini çizmiş hem de pratik olarak Türkiye'nin iletişim mücadelesindeki gücünü önemli aşamalara getirmiş durumda.