Hayaller Gerçekleştirmek İçindir

22 Nisan 1883.... Rus işgali altına girmiş Kırım'ın Bahçesaray şehrinde hummalı bir çalışma var... Şehrin belediye başkanı da olan ve daha önce uzun süre öğretmenlik yapmış olan Tatar asilzadesinin heyecanı büyük. Çünkü uzun yıllardır kurduğu bir hayali gerçekleştirmek üzere...

Rusların bütün Slavları birleştirmeye çalışan Panislavist politikalarına, yurdu Kırım'ın Rus esaretindeki haline ve diğer Türk yurtlarının adım adım Rus istilasına maruz kalışına şahit olmuş.... Bunlar yetmiyormuş gibi Ruslar başta yurdu Kırım olmak üzere Türk yurtlarına Rus nüfusu yerleştiriyor, Türk ahaliyi de kültürel asimilasyona tabi tutarak eritmek istiyor..

Rusların tüm Slavları birleştirme politikası varsa Türklerin de bu çağda birlik olmaktan başka çıkar yolu yoktu. Hem Batılıların hem Rusların istilalarına karşı ancak böyle set çekilebilirdi. Bu birliğin zeminini de kültür oluşturacaktı. Zira millet kavramı her şeyden kültür birliğine dayanan bir kavramdı.

İşte "dilde, fikirde, işte birlik" sloganıyla "Türk Dünyası" kavramının teorisini oluşturanların başında geliyordu... Bunun için de önce dil birliğini sağlamak gerekiyordu. Çünkü toplumsal hayatın da kurumların da inşa edildiği zemin dildi.

Bunun için Türk dünyasında lehçe, ağız farklılıklarının artmış olması önemli bir engel teşkil ettiği gibi istilacılar da bu farklılıkları daha da fazla arttıracak bir kimlik ayrıştırması politikası izliyordu. Hepsi Türk olan halkları "Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Tatar" diye bölmeye dönük bir kimlik inşası ve kültürel ayrıştırma politikası izleniyordu. Yetmiyormuş gibi Kiril alfabesi ve Rusça da dayatılıyordu.

İşte bunun için Türkçe'de birliği sağlamak gerekiyordu. O birliğin sağlanacağı zemin de tabii ki İstanbul Türkçesi'ydi..

Çünkü Türk medeniyetinin zirvesi, Türkçeyi başından beri resmî dili yapan, bunu anayasasına yazan, Türkçe bilmeyen memuru nerede olursa olsun çalıştırmayan Türk İmparatorluğu Devlet-i Aliyye'ydi. O nedenle tüm Türk dünyasının gözü de kalbi de oradaydı.

Teorisini oluşturduğu "Türk Dünyası" kavramının pratiğinde de bir mücadele adamı olarak insiyatif alıyor, Türk Dünyasının ortak medyasını kurmak için çalışıyordu. Tercüman Gazetesi 22 Nisan 1883'te ailesi Gaspıra köyünden gelmiş bu Kırım asilzadesinin çabalarıyla çıkmaya başlıyor ve tüm Türk Dünyasında büyük rüzgar estiriyordu.

O dönem lehçe farkları en büyük sorunken sonrasında bu soruna devasa bir alfabe sorunu da ekleniyordu. Çünkü yaklaşık bin sene hemen hemen tüm Türk Dünyası Arap Alfabesi kullanmıştı ve alfabe farkı sorunu yoktu. Ama önce Rusların istilaları ile Kiril Alfabesinin Türkistan'a, Kırım'a ve Kafkasya'ya hakim olması sonra da Türkiye'nin Cumhuriyet sonrası Latin Alfabesine geçmesi Türk halkları arasındaki dil bağını iyice koparacaktı.