Dizi sektörü Türkiye'ye karşı savaş mı yürütüyor

Evleneceği gün düğününe başka bir adamın yatağından kalkıp giden kadınlar...

Ailesinin içinde karısının ve kocasının kardeşiyle ilişki yaşayan insanlar...

Kocasının iş arkadaşlarıyla flört eden kadınlar, arkadaşının karısına göz diken erkekler... Ergen gibi davranan, "özgür" kadın olan anneler; sürekli ağlayan zavallı erkekler, babalar... Ya da sürekli şiddet uygulayan ve neticede kızları veya eşleri tarafından öldürülerek "temizlenen" babalar, erkekler...

İdealize edilen sokak çeteleri ve gözlere sokulan şiddet. Bu bahsettiğim hikayeler porno filmlerden alınma değil. Hatta muhtemelen birçoğu porno sektöründe bile "uç" sayılacak bu hikayeler yıllardır televizyonlarda veya dijital platformlardaki herkesin erişeceği "yerli" dizilerde geçiyor.

Son zamanlarda gözüme takılan bu "Türk" yapımı olan ama Türklükle alakası olmayan dizilerde gösterilenler bunlar. Hem Türk gençliğine reklamlarla, başka yöntemlerle gündem yapılarak bunlar izlettiriliyor, hem de dünyaya Türkiye böyle tanıtılıyor.

Türk milletine ve özellikle de yeni yeni toplumsal gelişmesini tamamlama sürecine girmiş gençlere boca edilip hem bu iğrençlikler sıradanlaştırılıyor... Hem aile kurumu şiddetin, tahakkümün ve mutsuzluğun merkezi olarak zihinlerde kodlanıyor. Hem teşhircilik ve kadının cinsel nesne olarak görülmesi normalleştiriliyor. Hem de sokak şiddeti övülüyor.

"Ana akım medyaya sokulan ABD'li uzmanlar tarafından Türk toplumunun değerleri değiştirildi! Bütün dizilerde, tabanca, tüfek, mafya, yatak, aldatma ve millet birbirini öldürüyor.! Ben şu andaki içeriklerle hiçbir projenin içinde olmam." Bu sözler Türk tiyatrosunun ve dizilerinin önemli oyuncusu Şevket Altuğ'un geçmişteki bir röportajından...

Bu köşenin okuyucuları da akademik çalışmalarımı takip edenler de benim kültür meselesine ve bilhassa da dizi ile sinema dünyasındaki Batı'nın kültürel hegemonyasına dair analizlerimi bilirler.

Türkiye'de dizilerin etkisinin ne kadar büyük olduğunu anlatmaya gerek yok. İnsanlar dizilerdeki karakterler gibi konuşmaya, yürümeye, davranmaya, giyinmeye, ilişki kurmaya çalışabiliyor; son dönemde çocuklara verilen saçma sapan isimler bile çoğunlukla dizilerden seçiliyor. Yani dizi deyip geçmemek gerekiyor.

Ailelerin hemen hepsinde "baba" figürlerinin tümü kötü. Birçoğu baskıcı, şiddet uygulayan, yobaz, cahil... Diğerleri de zavallı, nefret edilesi, sorumsuz karakterler. Baba imgesine olan bu düşmanlığa tuhaf "anne" figürleri eşlik ediyor. Bir anneden çok bir ergen gibi davranan, aileye sorumsuzluğuyla hikaye boyu idealize edilen sözde "özgür" ve "güçlü" kadın tiplemeleri. Güç ve özgürlükten ise toplumsal hayattaki, eğitim ve çalışma hayatındaki güç ve özgürlükleri kastedilmiyor.