İsrail'in bir İngiliz - Amerikan ortak emperyalist projesi olduğu malum. Bizim imparatorluğumuzu parçalayıp eski topraklarımızda kurdukları İsrail'i her hal ve şartta sahiplendikleri, her türlü katliamlarına ortak oldukları da malum. O kadar ki İsrail'in ABD müesses nizamının organik bir parçası olduğunu; Batı'nın sermayesi, medyası, entelijansiyası ile kurduğu organik ilişkileri ve Batı devletlerinin çoğunun vazgeçilmez bir parçası olduğunu biliyoruz.
Bu nedenle de Gazze'de yaptıkları soykırıma Batı'nın her türlü desteği verdiklerini gördük.
Ama son günlerde yaşanan bazı hadiseler İsrail'e karşı çok daha mesafeli ve hatta tavır alan bir konjonktürü ortaya çıkarmış gibi görünüyor. İsrail'e devlet olarak değil ama Netanyahu hükümetine karşı açıkça tavır alınmaya başlandığını görüyoruz.
Bilhassa ABD'de başkanlık koltuğuna Trump'ın oturmasıyla pek çok çevrenin tahmin etmediği ölçüde bir politika değişimi göze çarpıyor.
Trump'ın son dönemde İsrail'in "sakın yapma" dediği pek çok şeyi dünyanın gözüne sokarcasına yapması önemli işaretler veriyor.
Netanyahu'nun "Suriye'de Türkiye'nin nüfuzuna engel ol, Şara yönetimine yaptırımları kaldırma" diye koşa koşa gittiği Beyaz Saray'da Trump tarafından "makul olmalısın" cevabı verilerek dünyanın gözü önünde küçük düşürüldü. Trump hem yaptırımları kaldırdı hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın isteğiyle Ahmed Şara ile görüştü.
Netanyahu, ABD'nin Husiler'le anlaşmasını televizyondan öğrendiğinde Husiler İsrail'e füze fırlatmaya devam ediyordu. Tüm karşı çıkışına rağmen İran'la nükleer anlaşması için görüşmeleri sürdürmesi yetmemesi gibi ABD'den "sakın İran'a bir şey yapma" talimatı da geldi.
Aynı zamanda Trump Hamas'la görüştü ve ABD'li bir rehinenin serbest bırakılması jestini mutlulukla kabul etti. Yetmedi, Trump bugünlerde İsrail'i ateşkese kalıcı olarak zorlayacak bir formül üzerinde çalışıyor.
Daha önce bu köşede ele aldığım üzere, Friedman'ın New York Times'ta yazdığı "İsrail hükümeti bizim müttefikimiz değil" yazısının da bir işaret olarak görülmesi gerekiyor.
Dahası genelde Trump ile ters düşen İngiliz ve Fransız hükümetlerinin İsrail'e yaptırım kararı alması da dikkat çekici.
En son olarak da bugüne kadar İsrail aleyhinde mimik bile ortaya koyamayan, bugüne kadar bir İsrail kolonisi gibi davranmış olan Almanya'nın, yeni başbakanı Merz'in İsrail'in katliamlarına karşı çıkan sözleri bile artık çanların Netanyahu için çaldığını gösteriyor.