Akşamın geç bir vakti... Oturmuş kitap karıştırırken kapı zili çalmaya başladı. Kapıyı açtığımda ise karşımda tuhaf köstümler içinde birkaç çocuk bekliyordu. Muhtemelen yaşları 5-6 civarında olan çocuklar hep birden "cadılar bayramınız kutlu olsun! Şeker ya da şaka istiyoruz" diye bağırıyordu.
Uzun süre sonra ilk defa bir şeyin beni bu kadar afallattığını hissediyordum. Hatta "ya ben Türkiye'ye dönmemiş miydim, hala İngiltere'de miyim" diye kendimden şüphe ettiren, zaman ve mekan algıma dair tereddüt ettiren iki-üç saniye geçmişti... Ama o çocukların bir suçu yoktu. Onlara neyin doğru neyin yanlış neyin de saçmalık olduğunu söylemesi gereken aileleri ve okullarıydı...
Sonra da o gece önüme Instagram'da bazı tanıdıklarımın İstanbul ve Ankara'daki "Halloween" partilerinden fotoğrafları düşmeye başladı. Yine bazı tanıdıklarımın çocuklarının gittiği özel okullardaki ve anaokullardaki "Halloween" etkinliklerine dair paylaşımlar karşıma çıkıyordu.
Sahi, neredeydim ben Burasının Türk ülkesi olmadığı ortadaydı. İngiltere'ye de benzemiyordu çünkü bu karşıma çıkan sahnelerdeki tipler bağlam bakımından baya eğreti ve trajikomik kalıyordu. Yoksa burası 1850'lerin İngiliz sömürgesi Hindistan'ı falan mıydı
Bir ara Batı kültürel hegemonyasının eski sömürgelerde nasıl teşekkül ettiğini araştırırken karşıma çıkmıştı... 1850'lerde Kalküta'da İngiliz sömürge askerleriyle birlikte Noel kutlayan yerli Hintli "elitler"e dair fotoğraflar ve gazete küpürleri görmüştüm. Peki, biz hangi ara Hintlilerin bile geride bıraktığı sömürge Hindistan'ına dönmüştük
Kuşkusuz bu hikayenin başlangıcı Tanzimat'a kadar giden kültürel Batılılaşma tarihimize dayanıyor. Modernleşmeyi kültürel anlamda Batılılaşmak sanan, Batılı gibi yaşamayı, hissetmeyi, davranmayı, eğlenmeyi prestijli ve modern bir vaziyet sanan o kompleksli iki asırlık tarihimize... Bir de küreselleşme döneminde buna medyasıyla, sosyal medyasıyla, influncerlarıyla, dijital platformlarıyla eklenen ve kendini tahkim eden bir küresel Batı kültürel hegemonyası. Bu noktada belirtmem gerekir ki, bundan sonra söyleyeceklerim yurtdışında yaşayan Türkler için geçerli değildir; elbette eşlerinin, dostlarının, komşularının bayramlarına katılmalarında bir sorun yoktur. Benzer bir şekilde yabancıların bizim bayramlarımıza katılması da bizi ancak mutlu eder. Burada söyleyeceklerim Türkiye'de doğup büyümüş, hala Türkiye'de yaşayan, Türk ailelerin Türk okullarında eğitim gören Türk çocukları için...
Batı kültürüne ait ve bize tamamen yabancı kültürel pratiklerin tatbik edilmesi basit bir eğlence veya şamata meselesi değildir. Bu bir kültürel işgalin, esaretin, ezikliğin hikayesidir.
Dahası kendisini "elit", "eğitimli" zanneden cahiller topluluğunun böylesine bir köleleşmeyi prestij ve statü aracı olarak görmeleridir. Pierre Bourdieu'nun vurguladığı gibi, kültürel pratikler sınıfsal farkların sembolik göstergeleridir. Türkiye'de Halloween kutlamak, özellikle orta-üst sınıf beyaz yakalı kesim için, "Batılı yaşam tarzına aidiyet"in göstergesi olarak işlev görüyor belli ki.

6