Büyük satranç tahtası - 5: Afrika'ya dönüş
"Afrika'da olup bitenler konusunda endişelenmeliyiz. Brüksel'e ilk geldiğimde Fransızlar ve İtalyanlar Libya'daydı. Her zaman uyum içinde değillerdi ama oradaydılar. Bugün ise Libya'da hiç Avrupalı kalmadı, sadece Türkler ve Ruslar var...
Libya kıyılarındaki üsler artık Avrupalılara ait değil; bunlar Türkiye ve Rusya'ya ait. Bu bizim öngördüğümüz Akdeniz düzeni değil..."
Bu sözler Avrupa Birliği Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borell'e ait.
"Sanki Çinliler, Ruslar, Türkler, Afrika'da Fransızlardan daha iyisini mi yapıyor!"
Bu sözler de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a ait..
"Büyük Satranç Tahtası" yazı dizisine bugün de devam ederken Türkiye'nin dünyada artan gücüne, iki asır önce bıraktığı küresel aktörlüğe dönüşüne giden güzergahındaki duraklara değinmeye devam ediyoruz. Önceki yazılarda Suriye Devrimi'nden Türkiye'nin ABD vesayetinden çıkıp Büyük Türkiye iddiasını ortaya koymasına, Karabağ'ın işgalden kurtarılmasındaki rolüne, Türk Devletleri Teşkilatı'nın kuruluşuna ve Türkiye'nin Libya ile Katar'ın belli güçler tarafından yutulmasına engel olmasına kadarki süreçlerdeki müdahalelerinden bahsetmiştim.
Türkiye'nin kendi tarihsel, kültürel hinterlandını oluşturan Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya'da nasıl belirleyici bir aktör olduğunu sık sık belli örnekler üzerinden konuşuyoruz. Türkiye'yi küresel aktörlük seviyesine çıkaran süreç ise sadece bu hinterlanddan ibaret değil. Afrika bunun bariz bir örneği.
Türkiye için yakın zamana kadar önemsiz, gereksiz ve uzak bir bölge olarak görülen bir kıta olan Afrika'da Türkiye'nin nereden nereye geldiğini tespit etmek Türkiye'nin büyük stratejisini anlamak için önemli.
Aslında diplomatik anlamda 2002'de 12 olan Afrika'daki Türk Büyükelçiliği sayısının bugün 44'e çıkmış olması bile durumu gözler önüne seriyor. Türkiye pek çok Afrika ülkesinde başta Maarif Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü, TİKA ve YTB olmak üzere pek çok yumuşak güç unsuru ile yer alırken buna son yıllarda TRT Afrika'nın yayın hayatına başlaması da ekleniyor.
Birçok Afrika ülkesinden öğrencinin Türkiye'de eğitim alması, Türkiye mezunu öğrencilerin kendi devletlerinde önemli pozisyonlara gelmeleri bu bakımdan önemli olduğu gibi bunun dışında da Türkiye'nin hem savunma anlaşmaları hem de siyasi ilişkilerle pek çok Afrika ülkesinde belirleyici hale gelmesi önemli bir süreci karşımıza çıkarıyor.
Türkiye'nin 1911'de çıkmak zorunda kaldığı Trablusgarp'a bir asır sonra askerî ve siyasi müdahalede bulunmasının tarihi önemi ise yeterince tartışılmadı. Bu hem Türkiye'nin küresel aktörlük rolüne sahip olmaya başlaması hem Libya'da istikrarı sağlaması hem de Libya'da yedi düvelin desteklediği Hafter'in yapacağı soykırımı engellemesi bakımından önemliydi. Daha da önemlisi Türkiye Libya ile imzaladığı deniz yetki alanı anlaşması ile Mavi Vatan mücadelesinde devasa bir adım atmış oluyordu.