Büyük Final

İnsanların bir kaderi olduğu gibi milletlerin de bir kaderi vardır. Nasıl insanların kader çizgileri varsa, nasıl o kader çizgilerinin hangi istikamette oluşacağını belirleyen bazı kritik kader anları varsa, milletlerin kader çizgilerinde de böyle kritik kader anları vardır.

Yine nasıl insanların o kritik kader anlarında verdikleri veya veremedikleri kararlar, aldıkları veya alamadıkları tavırlar ya da içine düştükleri tereddütler, yanlışlar varsa ve kader çizgileri bunlara göre çiziliyorsa milletlerin de o kritik kader anlarında aldıkları kararlar, ortaya koydukları tavırlar o milletlerin kaderinin nasıl çizileceğini gösterir.

Sık sık dile getiriyorum, Suriye'ye dair içinde bulunulan süreç Türkiye'nin kaderini belirleyecek kadar önemli bir kader anını teşkil ediyor. Suriye Devrimi sonrası Suriye'nin tek parça, üniter, merkeziyetçi yapıya ulaşıp ulaşmayacağı ve Şara yönetiminin Suriye topraklarının tamamına hakim olup olamayacağı, PKK ile İsrail yanlısı Dürzi ve Nusayri örgütleri federalizm vs gibi bir statü vermeden tasfiye edip edemeyeceği Türkiye'nin millî güvenliğini de, bölgesel liderliğini de, İsrail gibi bölgesel güçlere karşı olan üstünlüğünü de doğrudan etkileyecek.

Bu kader anında Türkiye, Suriye'nin kendisine yakın Şara yönetimi altında üniter, merkeziyetçi ve egemen bir devlet olmasını başarırsa, Suriye PKK'sını silah bıraktırarak veya silahlarıyla birlikte gömerek yok ederse işte o zaman Türkiye'nin etkisinin Golan Tepelerine ulaştığı, İsrail'i bölgede kıpırdayamaz hale getirdiği, mutlak bölgesel liderliğinin ilan edildiği önemli bir eşik atlanmış olacak. Küresel aktörlüğe giden yolda da devasa bir adım atılmış olacak.

Bu başarılamazsa maalesef Türkiye daha uzun yıllar kendi sınırında kendi güvenliğini sağlamaya çalışan, tüm enerjisini başta PKK olmak üzere sınırındaki güvenlik sorunlarına tüketmek zorunda kalan orta-düzey bir bölge ülkesi haline gelecek ve bölge İsrail'in nüfuz alanına açık hale düşecek.

Üstelik bu durumun farkında olan sadece biz değiliz... İsrail'in katil Başbakanı Netanyahu da bunu sözleriyle dile getiriyor.

Netanyahu Türkiye'nin Suriye'de etkili olmasına, Suriye'nin Güney ve Orta bölgelerine yaklaşmasına izin vermeyeceklerini, bunun için güç kullandıklarını ve gerekirse yine kullanacaklarını, Türkiye'nin F-35 almaması için uğraşacaklarını, İsrail'in (sözde) üstünlüğünün bozulmasına izin vermeyeceklerini ve Suriye'de Türkiye ile olan mevcut çatışmasızlık halinin devam etmesinin Türkiye için iyi olacağını söyleyerek aklı sıra Türkiye'yi tehdit edip gözdağı vermek istiyor. Netanyahu'nun söylediklerinin doğruluğu yanlışlığı bir tarafa, Suriye'de kimin sözünün geçeceğinin, Ortadoğu'nun ve bilhassa Türkiye ile İsrail'in güç mücadelesinin kaderini belirleyeceğini kendisi de itiraf etmiş oluyor.