Bu kadar Yunan propagandasını ne karşılığında yapıyorsunuz

Asırlar boyu idaremiz altında kalmış, barış ve özgürlük içinde herkesin kendi kimliğini yaşamasına müsaade edilmiş eski vilayetlerimizde 19. Yüzyılda İngilizler, Fransızlar ve Ruslar Yunanistan diye bir proje devlet kurulmuştu.. 1821'deki Mora İsyanı'nda 30 bin Türk'ü yakarak, kafalarını keserek öldüren Yunanlar o icat edilmiş devletlerini bu katliamların üzerine, emperyalistlerin hediye etmesiyle kuruyordu. Sonrasında da Türkiye'ye karşı açtıkları savaşların hepsini kaybetmelerine rağmen emperyalistlerin müdahalesiyle topraklarını Türkiye aleyhine defalarca genişleteceklerdi.

Katliamlar Mora'yla sınırlı kalmadı. Atina'daki Türk mahallesi içindekilerle birlikte yok edildi. Teselya'da, Drama'da, Selanik'te, Kavala'da, Batı Trakya'da, Girit'te ve en sonunda da Anadolu'daki işgallerinde katliamlara devam ettiler.

Peki, bugünkü Yunanistan topraklarında kalmış vilayetlerimizden gelip göç etmek zorunda kalan Balkan göçmenleri dedelerinin, ninelerinin yaşadıklarını ne kadar biliyor

İzmir'de, Aydın'da, Uşak'ta, Afyon'da, Eskişehir'de, Kütahya'da, Manisa'da, Bursa'da yaşayanlar 1919-1922 arasında Yunanların yaptığı katliamların, tecavüzlerin ne kadar farkında

Ya çok daha yakın zamanda Kıbrıs'ta yaptıkları katliamları ne kadar hatırlıyoruz

İmparatorluk kurmuş, "öteki"si olmayan bir millet olduğu için, kin ve nefret üzerine kendi millî kimliğini inşa etmemiş bir millet olduğu için Türkler kendilerine yapılanları hatırlamıyor. Tamam da bu kadar unutkanlık fazla değil mi

Yunanistan'da hükümetler değişmesine rağmen; sağ ve sol hükûmetler göreve gelip gitmesine rağmen sabit kalan tek şey Türk düşmanlığı oluyor. Çünkü Yunan zihniyeti kendi ulusal kimliğini ve ulus-devletleşmesini Türk düşmanlığı üzerine inşa etmiş durumda. Zaten bu nedenle Türklere karşı katliamlar yapan, binlerce Türk eserini yıkan Yunan zihniyeti böyle bir kurucu-ötekilik ve "kurucu-düşmanlık" psikolojisine dayanıyor. O kadar ki Mora'daki Türkleri nasıl katlettiklerini sapıkça bir zevkle anlatan sözde bir şiiri millî marş olarak hala kullanmakta ve yeni nesilleri bu Türk düşmanı barbarlıkla yetiştirmekteler.

Bizdeki durum ise basit bir unutkanlığın ötesinde bir hal arz ediyor.

Geçtiğimiz hafta İzmir'de Çeşme'ye davet edilen Yunan şarkıcı Atatürk'ün resmini kastederek "bu kasabın resmi inmeden konsere çıkmam" demiş ve sahneye çıkmamıştı.

Defalarca yazdım, Türkiye'de kültürden müziğe, turizmden siyasete uzun yıllardır süren bu Yunan propagandası artık kabak tadı vermiş durumda. Hele hele her fırsatta Yunanları denize dökmüş Atatürk'ü ağızlarına alıp kendilerini meşrulaştırmaya çalışan mandacıların iki yüzlülüğü iyice ayyuka çıkmış halde.. Yunan şarkıcıları konsere çağıranlar, her fırsatta Yunanlara şirinlik yapanlar, 200 yıl boyunca defalarca Türkleri katletmiş Yunanistan'ın propagandasını yapanlar biraz olsun utanmış mıdır

Sanmam. Bırakın utanmayı, kendileri Yunanistan'a davet edilse Venizelos'un ve Yunan Bayrağı'nın olduğu sahneye çıkmaktan gocunmayacak bir sanatçı zümremiz var.

1990'lardan beri şarkılarının arasına alakasızca Yunanca kelimeler yerleştiren, Yunan şarkıcılarla düetler yapmayı bir şey zanneden, bizim egemenliğimiz altında bulundukları dönemde bizden öğrendikleri yemeklerden oluşan mutfaklarını abartarak anlatanları görmüyor muyuz