Batıcı nefret

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'na açılan yolsuzluk soruşturması sonrası CHP doğal olarak kendi belediye başkanlarının haksızlığa uğradığını düşünerek protesto gösterileri çağrısı yaptı. Bu siyasi partiler için anlaşılabilir. Bunu protesto etmek isteyenler de anlaşılabilir. Ama sonrasında sokağa çıkan bazı marjinal grupların eylemleri, söylemleri ve bunlara ek olarak sosyal medyada ortaya çıkan kin ve nefret hali fazlasıyla düşünmeye değer.

Tarihi camilere ve ata yadigarı mezar taşlarına yapılanlardan tüm o medyadaki ve sosyal medyadaki nefret söylemine kadar...

Yönetmen sıfatlı bir meczubun söyledikleri de bu sürecin başka bir örneği... Çirkin, cahil, yobaz, alt sınıf gibi sözlerle muhafazakar insanlara, milyonlara yapılan saldırılar "toplu katliam" çağrısıyla devam ediyor.

Netice itibarıyla bizim siyasi sebeplerle oluşuyor gibi gördüğümüz kutuplaşmalar, polemikler aslında siyasi değil, sonuna kadar kültürel. Politik kimlikleri ne olursa olsun, neticede "Batıcı" kategorisi altında toplayabileceğimiz kesimlerin önde gelen aktörlerinin (istisnalar hariç) tüm o niteliksizlikleri, cehaletleri, fikirsizlikleriyle Türk milletine parmak sallayıp, hakaret ederek milleti ve memleketi aşağı çekmeye; kendilerine de üstünlük payesi vermeye çalışmaları ezikçe bir uşaklık psikolojisinden...

Kendilerine Batılıların köle çiftliklerinde beyaz eldivenli uşak rolü biçmelerinden, Türkiye'yi de yarı-medeni, evrimleşememiş bir memleket, içlerinden çıktıkları Müslüman Türkleri de ontolojik olarak eksik, engelli görmelerinden. Açık Türk ve İslam karşıtlıklarından. Aslında esas düşmanlıkları aynada gördüklerine...

Bu Batı ile kurdukları bir kültürel ve zihinsel bir bağımlılık ilişkisine dayanıyor. Batılılar Batı dışı toplumları kendileri bizzat yönetmek yerine çoğu zaman Batı zihniyetine gönüllü olarak tabi olmuş; kendi halkından ve dolayısıyla kendinden nefret eden; Batılıya her anlamda benzemek için ömür boyu çırpınan bir Batıcıöz-sömürgeci (self-kolonyal) toplumsal eliti kullanırlar. Batı'nın kültürel, ekonomik ve politik ajandasını hazır olarak ithal - ikame ettiği ve bu hegemonyaya teslim olduğu için her anlamda statüsü yükselen elitler burada kullanışlı bir mümessil konumundadır.

İçi boş, kof kültürel hegemonyaları da, sabah akşam liyakat edebiyatı yapıp kendi liyakatsizliklerini gizleme çabaları da Batıcılıklarına ve onun getirdiği şizofrenik bir üstünlük psikolojisine dayanıyor.