BATICI KÜLTÜR ŞEBEKELERİ
Batı'nın Batı dışı toplumlar üzerinde sömürgecilik döneminden itibaren inşa ettiği hegemonya biçimlerini sadece siyasal, ekonomik ve askerî hegemonya biçimleri oluşturmuyordu. Bu üçünün de ayakta kalabilmesi ve hatta sömürgecilik sonrası bağımsızlık kazanılsa bile devam edebilmesi için bir kültürel hegemonya kurulması gerekiyordu. Batı'nın dünya üzerindeki vesayeti işte bu kültürel vesayet araçlarıyla oluşturuldu. Bu noktada akademya, medya, sanat, müzik, edebiyat, sinema ve dizi sektörleri önemli vesayet araçları olacaktı. Böylelikle hem popüler kültürü hem gündelik hayatı hem tüketimi hem toplumsal statü kazanım süreçlerini hem "bilim"i Batı hegemonyasının yeniden üretildiği mecralar haline getirmişlerdi.
Batı bunu sadece bizzat kendi kültür unsurlarıyla yapmayacak; kendi kültürel hegemonyasını Batı-dışı toplumlarda yeniden üretecek "yerli" Batıcı komprador şebekeler bulup onlarla çalışacaktı. Bunda da önemli oranda başarılı olundu, ülkeler resmiyette bağımsız olsalar bile Batı vesayetinden çıkmakta zorlandı.
Biz Türkler ise hiçbir zaman sömürge olmamamıza rağmen Batı'nın vesayetinde uzun süre kalmak durumunda kalacaktık. Batı'nın ve içerideki Batıcıların askerî, siyasi, bürokratik vesayetinden büyük mücadelelerle daha yakın zamanda çıkabilmiş Türkiye, Batıcıların kültürel vesayetinden çıkmak içinse maalesef hala mücadele vermek zorunda.
İşte tam bu noktada, benim sık sık atıf yaptığım kültürel hegemonya meselesinin somut örnekleriyle hangi şebekeler tarafından teşekkül ettiğine dair örnekler son günlerde kamuoyunun gündemine oturmuş durumda.
Türk dizi sektöründeki tekelleşen şebekelere dair tartışmalar aslında kişisel veya sadece çıkar amaçlı yapılar değiller. Esas olarak bu yapıları doğrudan veya dolaylı olarak bağlı olduğu bir Batıcı hegemonya çerçevesi içerisinde ele almak gerekiyor.
Hem "Kültürel İktidar" hem de "Türk Dizi Sektörü: Türkiye'nin Yumuşak Gücü" adlı editöryal kitaplarımızda ele aldığımız hem de bu köşede defalarca tartıştığımız üzere Türk dizi sektörünün önemli bir kısmında Türk ve İslam karşıtı bir üretim var. Türk ailesine saldıran, Türk devletini ve milletini popüler kültür diliyle itibarsızlaştıran, bir yanıyla seçilmiş siyasetçileri ve millet egemenliğini karikatürize ederek darbeciliğe diğer yanıyla da etnik kimlikler üzerinden sözde farklılaşmaları inşa etmeye çalışarak PKK'ya zemin oluşturan ve Türk milletinin bütünlüğünü hedefe oturtan bir dil...
Esasında kültür hayatının her biriminde bir şebeke var. Dizi sektöründen sinemaya, yayın hayatından akademyaya ve edebiyata... Ödül-ceza mekanizması kurup dizilerdesinemada Türk ve İslam düşmanlığını nasıl yaptırdıklarını, Türk devletini ve milletini nasıl itibarsızlaştırdıklarını, Türk ailesine, kadınına, erkeğine nasıl saldırdıklarını ve hem yaptıkları işlerde hem de ödül törenlerinde nasıl PKK propagandası yaptırdıklarını konuşmak gerekiyor. Dediklerini yapanları nasıl ödüllendirdiklerini, yapmayanları nasıl piyasadan sildiklerini... Batı'nın küresel kültürel hegemonyasına nasıl hizmet ettiklerini vurgulamak gerekiyor. Şebeke mekanizmasının nasıl çalıştığı, ajans-reklamcılık ajansları ve sermaye ile ilişkilerinin nasıl kurulduğu, kimlerden oluştuğu kadar bu şebekeyi kullanıp güç veren yabancı devletleri, fonları, istihbarat servislerini de konuşmak gerekiyor...