Avrupa'da Türk olmak

Günlerdir başta Almanya olmak üzere Avrupa'daki Türklerde büyük bir heyecan var... Biraz da sabırsızca bir heyecan... Sevgilinin gelişini bekler gibi hasretle bekliyorlar. Bayrakları hazırlıyor, formaları gardıroptan çıkarıyor, hangi marşları söyleyeceklerini planlıyorlar...

Bu heyecan dedelerinden, babalarından miras kaldı. Türkiye'nin yokluk yıllarında mecburiyetten kalkıp geldikleri Avrupa'da en zor işleri yapıp, gurbette bin bir emekle kurdukları hayata tutundukları uzun yıllar süresince nesiller değişti, insanlar dönüştü ama bu heyecan ve kimlik şuuru canlı kaldı.

Hiç kolay değildi. Eğitim ve çalışma hayatında Avrupalıların her türlü ayrımcılığına maruz kaldıkları yetmezmiş gibi Avrupa'daki kurumsal (marjinal değil) ırkçılığın her türlü şiddet biçimine maruz kaldılar. Dahası PKK başta olmak üzere Avrupa Devletlerinin kucak açtığı terör örgütlerinin saldırılarına, tacizlerine uğradılar.

Öte yandan bu süreçte istihbarat servisleri Avrupa Türklerini etnisite veya mezhep üzerinden ayrıştırmak için çok uğraştılar ve önemli mesafe de aldılar ama yine büyük çoğunluk değerlerine, kimliğine sahip çıkmaya devam etti.

Oralarda uzun süre yaşayanlar bilir; Avrupa'da Müslüman Türk olmanın yükü de bedeli de ağırdır. Hiç çekinmeden o yükü sırtlandılar. Her türlü baskıya, ayrımcılığa, asimilasyon politikasına karşın kimliklerini, değerlerini, Türkiye sevgilerini kaybetmediler. Avrupa eğitim sistemlerindeki asimilasyondan içlerinden devşirilen yönetmenlerin yaptıkları filmlere, devşirme siyasetçilerin söylemlerine kadar hep kimlikleri aşağılanmak ve itibarsızlaştırılmak istendi. Kendilerinden utanmaları ve mankurtlaşmaları beklendi ama izzetleriyle, şerefleriyle direndiler. Avrupalılara şirin görünmeye, yaranmaya çalışmadılar. Sadece kimliklerine değil değerlerine, kültürlerine, yaşam tarzlarına, inançlarına sahip çıkarak direndiler.

Üstelik sadece Avrupalıların değil, bir önceki "Rüzgarda Savrulan Yapraklar" başlıklı yazımda profilini çizdiğim Türkiye'de doğup büyüyüp ne kimlik ne aidiyet ne yaşam tarzı ne değerleri bakımından Türklükle alakaları kalmış yurdum eziklerinin de husumetleriyle karşılaştılar.

Avrupa'da yaşayan Türklerin, Türk ve Müslüman kimliğiyle gurur duyan, Türkiye'ye büyük aidiyet hisseden özgüvenli ve millî duruşları içimizdeki ezik, Batıcı güruhta büyük bir öfkeye sebep oldu. Sabah akşam Türkiye'yi, Türklüğü, Müslümanlığı yerin dibine sokan, "Türkiye'de yaşanmaz" minvalinde konuşup, bu zihniyetle köksüzleştirilmiş kitlenin Batı'da yaşayıp Türklüğüyle gurur duyan vatandaşlarımızı gördüklerinde hep fena halde asapları bozuldu. Çünkü bir şekilde kendilerine ayna tutulmuş oldu.

Bu arada son günlerde yine gündeme gelen bu saçmasapan "Türkiyeli" lafını uyduranlara haklı olarak kızıyoruz ama hakikaten belki de içimizdeki bu malum eziklere "Türk" kimliğini layık görmemek de gerekiyor.