Artık ölüp dinlenmek istiyorum...
Biz artık Yahudilerin bizi rahat bırakmasını ve çocukluğumuzu yaşamayı istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Her şeyden yorulduk. Her gün ölmeyi diliyorum. Ölmek istiyorum artık. Ölüp dinlenmek istiyorum."
Gazze'deki küçücük bir çocuğa ait bu sözler... Bu sözlerin ardından bir yazı kaleme almak da, üzerine bir söz söylemek de gereksiz belki de... "Sözün bittiği yer" klişesinin belki de en çok karşılık bulduğu nokta burası.
Bu sözler belki de 21. Yüzyıl'ın en ağır cümleleri. Bir çocuğun kısacık ömründe kaç insan ömrünü, kaç tarihi yaşadığını gösteren sözler. Bu zulmü yaşatan katiller sürüsü İsrail zaten tarihe geçti de bu zulmü görüp de bir şey yapamamanın vebali de hepimizin üzerinde...
Yine de elinden geldiğince tepki gösterenlerin, buğzedenlerin, siyasi, entelektüel, diplomatik yollardan bir şey yapmaya çalışanları da tarih yazıyor elbet.
Tüm uluslararası, diplomatik, siyasi bedelleri göze alarak İsrail'e karşı en üst perdeden tepki gösteren, insanlığın, vicdanın sesi olan Türkiye'nin duruşunu da tarih yazıyor.
Peki, ya İsrail'in elindeki kana ortak olan başta ABD olmak üzere Batı sistemini tarih yazmıyor mu
İsrail'in kendi Arap kardeşlerini katletmesine ses çıkarmayan hatta bir kısmı el ovuşturan Arap rejimlerini
Bu soykırıma sessiz kalan Batı'nın o çok bilinen entelektüellerini, akademisyenlerini, sanatçılarını
Sadece Batı deyip geçmeyelim, Instagram erişime kapandı diye bir ton sözü sıralayıp Gazze'deki çocuk katliamlarına tek söz etmeyen ülkemizin ünlülerini, sanatçılarını, akademisyenlerini tarih yazmadı mı
Aşktan çok bahsedenlerin katliamlara susan kalpsizliklerine, ahlaktan çok bahsedenlerin ahlaksızlıklarına, inançtan çok bahsedenlerin vicdansızlıklarına, dürüstlükten çok bahsedenlerin sahtekarlıklarına, bilimden çok bahsedenlerin cehaletlerine, sadakatten bahsedenlerin ihanetlerine şahit olunca artık şaşırmıyoruz bile...