Ankara'nın sorunları

Ankara'nın başkent yapılmasıyla değişen kaderine, göçlerle yaşadığı nüfus patlamasına ve bütün bu toplumsal dönüşümün neticesinde ortaya çıkan toplumsal sorunlara pazartesi günü bu köşede değinmeye başlamıştım.

Bozkırın ortasındaki ortalama bir Anadolu şehrinden Türkiye gibi her manada büyük bir ülkenin başkenti olmuş önemli bir ticari ve endüstriyel merkeze dönüşmüş bir şehirden bahsediyoruz. Kamu kurumlarının toplandığı bir şehir olarak "memur şehri" olarak bilinen Ankara bir o kadar da üretimde, hizmetlerde istihdam edilen önemli bir nüfusa sahip. Aynı zamanda da Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden birçoğuna ev sahipliği yapan bir öğrenci şehrinden de bahsediyoruz.

İşte 6 milyonluk nüfusuyla ve Türkiye'nin başkenti sıfatıyla Ankara şu an hak ettiği seviyede mi bulunuyor Bu soruyu birkaç boyutuyla düşünüp cevap aramak gerekiyor. Bu soru üzerine düşünürken de yöntem itibarıyla Ankara'nın en büyük talihsizliğinin İstanbul'la kıyaslanmak olduğunu söylemiştim. Bu kıyaslamayı yapmaktan vazgeçmek gerekiyor zira bu büyük bir haksızlık. Bırakın Ankara'yı dünyanın herhangi bir şehri Türk medeniyetinin payitahtı olan İstanbul'la kıyaslanamaz.

O halde sorun alanlarını Ankara'nın kendi bağlamında ele almak gerekiyor:

Ankara'nın belki de gündelik hayatta en somut şekilde karşılaşılabilecek sorunlarının başında ulaşım ve trafik geliyor. Ankara hala metro ağı bakımından hak ettiği seviyenin çok altında bir şehir. Dahası kişi başına en çok arabanın düştüğü bir şehir olarak ciddi bir trafik sorunu giderek her gün daha fazla hissediliyor. Bunun da baştan aşağı şehircilik vizyonu ile ele alınabilecek bir sistematik politikayla düşünülmesi gerekiyor.

Ankara'nın bir diğer önemli sorunu da Ankaralıların boş zamanlarını geçirebilecekleri imkanların, alanların ve faaliyetlerin kısıtlı olması. Ailece nefes alınabilecek hem yeşil alanların hem de kültürel ve sosyal faaliyet alanlarının eksikliği Ankara'nın "gri ve sıkıcı" bir şehir olarak algılanmasına yol açıyor. Bu durumda ailelere tüm boş vakitlerini bilhassa da soğuk havalarda AVM'lerde geçirmekten başka bir seçenek bırakmıyor.

Her ne kadar Millet Bahçesi Ankara için önemli bir yeşil alan projesi olsa da bu örneklerin sayısının artması gerekiyor. Dahası bizim "yeşil alan" ve "park" tasavvurumuzda da sorunlar bulunuyor. "Park" diye ayrılan pek çok alanın içerisine çeşitli gerekçelerle yine bir sürü bina yapılıyor. O zaman da bu alanların yeşil alan olarak ayrılmasının bir anlamı kalmıyor.

Ankara'nın yine bu kültürel ve sosyal imkanlarının yetersizliğine ek olarak ciddi bir turizm potansiyeli sorunu da bulunuyor. Hem yabancı hem de yerli turistler bakımından Ankara bir cazibe merkezi olmayı başaramıyor. Bu konuda da hem tarihi eserler hem de şehrin marka değeri potansiyelini değerlendirebilecek bir yerel yönetim vizyonuna ihtiyaç duyuyor.