1999 yılında Erdoğan'ın hapse girmesinin arkasında İsrail mi vardı

İsrail'in soykırımcı Başbakanı Netanyahu'nun yaptığı konuşmada 1998 yılında dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'la yaptığı görüşmeye ve o görüşmede Türkiye'den Silvan Tabletini istediğine dair sözleri birkaç gündür tartışılıyor. Netanyahu'nun sözleri Kudüs'ün sözde bir Yahudi şehri olduğunu söyleyen 2700 sene önceki tabletin dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz'dan istenmesi ve sonrasında Yılmaz'ın da o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan'ın yükselişinden ve kitlesinden korkarak bu tableti İsrail'e vermeyişi üzerineydi.

Öncelikle son dönemde İsrail'in Başbakanından bakanlarına, generallerinden istihbaratçılarına kadar tüm söylemlerinin odak noktasında yer alan ülkenin Türkiye olması dikkat çekiyor. Bu siyonist çetenin söylemlerinin odak noktasında yakın zamana kadar İran yer alıyordu. Bu söylemsel değişim bölgede İsrail'i durdurabilecek tek güç olarak Türkiye'yi görmelerinden kaynaklanıyor.

Bu konuşmadaki esas dikkat çekmesi gereken nokta ise kimsenin dikkatini çekmedi. Belli ki 1990'ların ikinci yarısında hem Netanyahu hem İsrail devlet aklı o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Erdoğan'ı da partisini de kitlesini de ciddi bir tehdit olarak algılamış.

Peki, tam da o süreçte Türkiye'de neler yaşanmıştı

28 Şubat 1997'de ABD - İsrail ekseni dışında bir dış politika çizgisi izleyen Refah-Yol hükûmeti askerî müdahaleyle devrilmiş, Başbakan Erbakan siyasi yasaklı hale getirilmişti. Sonrasında da Ziya Gökalp'e atfedilen ve Millî Mücadele'yi anlatan bir şiiri okuduğu için o dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan 1999 yılında hapse girmişti. Yani tam da İsrail'in tehdit olarak algıladığı dönemde. Tam da Netanyahu'nun anlattığı görüşmenin olduğu dönemde.

Zaten tarih boyu tüm askerî darbelerin Türk hükûmetleri ABD-İsrail vesayetinden çıkıp bağımsızlıkçı politikalar izlediğinde yapıldığı bilinen bir gerçek. Ama özel olarak Erdoğan'ın hapse girmesi bu noktada çok dikkat çekici.

Konunun daha da çarpıcı boyutu, o dönem 28 Şubat Darbesi'nin lideri olan Çevik Bir, Mossad ajanı bir akademisyenle birlikte yazdığı makalede darbeyi İsrail için yaptıklarını açıkça itiraf ediyor:

"1990'lı yıllarda, İsrail-Türkiye ticaret hacmi sürekli arttı. Sivil değişim hacmi de (turistik, akademik, mesleki, sportif ve kültürel) önemli ölçüde genişledi. Fakat bu bağlar 1996'da Necmettin Erbakan'ın iktidara yükselişi ile yıprandı. Erbakan, iç ve dış politikada İslami bir gündeme girişti. Erbakan'ın İsrail karşıtı söylemi, geleneksel Yahudi karşıtı motifler ve efsaneler ile dolu idi. Erbakan için, İsrail bir 'ebedi düşman' ve 'Arap ve İslam dünyasının kalbinde bir kanser'. Erbakan, İsrail ile ilişkileri dondurmaya söz verdi. Ordu, dedi ki: "Ülkenin yüzünü İslam'a dönmesini ve İsrail ile ilişkilerin riske atılmasını izlemeyeceğiz. Erbakan, kontrol altında tutuldu. Türkiye ve İsrail MGK baskısıyla İslamcı Başbakan istifasını sundu".