Yara Bandı

On iki günlük İran-İsrail çatışması bitti. Bu süre zarfında yaşanalar ise hala konuşulmaya devam ediyor. Özellikle de ABD'nin nükleer tesisleri bombalaması ve İran'ın anlaşmalı misillemesi, akabinde de gelen ateşkes ilanı, öyle kolay kolay unutulacağa da benzemiyor. Zira ABD Başkan Yardımcısı Vance'in; "İsrail ABD'yi İsrail ile savaşa sürüklemek için çalışıyor" ifadeleri veri alınırsa, SiyonistAnglosakson ittifakının bununla YETİNMEYECEĞİNİ söylemek hata sayılmaz. O yüzden şimdilik varılan SULH'ü, çatlayan bir mermerin üzerine yapıştırılan "YARA BANDI" olarak tanımlamakta hiçbir beis bulunmuyor. Fakat gelinen aşamada da, bölgede bir sessizlik hâkim günümüzde. Hatta yurt dışı basınında "Abraham Anlaşmalarına geri dönülüyor" denerek, renklendirilmiş haritalar dahi paylaşılmaya başlanmış durumda. Gri renkte boyanan TÜRKİYE ve KATAR'ın, burada HEDEF gösterildiğiyse malumunuz. Keza ABD'li emekli Büyükelçi Freeman'ın;"İsraillilerin Türkiye'yi de halletmeliyiz" dediğini aktarması, bunu bir nevi ispatlıyor. İsrail televizyonlarında ŞEBEKLİĞE SOYUNAN bazı yorumcuların, "finali Türkiye ile yaparız" şeklindeki yellenmesi de cabası. Tabi aynı kişilerin;"Türkiye ilişkilerimizi eski haline getirmek için çok çalışmamamız lazım. Erdoğan gelene kadar iyiydi" hezeyanlarını da takdirlerinize bırakıyorum. Çünkü sadece bu sözlerin bile,anlayanlara NELERİ İFŞA ETTİĞİNİ kati surette yadsımamak gerekir.

Hülasa önümüzde kısıtlı da olsa, bir zamanın varlığı artık bir gerçek. Devletimizin bunu çok iyi değerlendireceğinden ise asla bir şüphemiz yok. Sonuçta İran-İsrail hengamesinde, Türkiye'nin hazırladığı deniz yetki alanları haritasını,UNESCO'ya tescil ettirerek uluslararası statü kazandırması fazla söze hacet bırakmıyor. Gerçi Yunanistan başta olmak üzere, AB ülkelerinin bu husustan"sinir krizi" geçirdiklerini tahmin etmek zor değil. Kaldı ki yaşadıkları bu "SENDROM", AB Zirvesi sonuç metnine de yansıdı. Lakin Libya Hükümeti Başbakanı Usame Hammad'ın;"Türkiye ile Libya arasında, Girit'in güneyinde varılan anlaşmanın meşru olduğunu" açıklamasıyla, hayal kırıklığına uğradıkları şüphe kaldırmaz.

Anlayacağınız Ukrayna-Rusya, Pasifik, Kafkaslar, Akdeniz ve Ortadoğu derken, DÜNYANIN ÇOKTA UZUN OLMAYACAK BİR ZAMANDA,TRAJİK OLAYLARA tanıklık edeceği muhakkak. Nitekim bunu Batılı siyasiler ve stratejistlerden duyduğumuz kadar, gidiş hattan da çıkarabilmek mümkün. İşte o nedenle çok ama çok güçlü olmaktan başka, bir seçeneğimizin bulunmadığı tartışılmaz konuma sahip. Bu bağlamda birilerinin iktidara gelince "durduracağız, kapatacağız" dediği Savunma Sanayi atılımlarını,Sn. Cumhurbaşkanımızın şimdilerde "GELİŞTİREREK, HIZLANDIRACAĞIZ" minvalinde ele alması oldukça kritik. Tabi Devlet içindeki İLLEGAL yapılanmalardan, Devletimizce tamamen arındırılma çabasıysa hayati önemde seyrediyor. Elbette Sn. Erdoğan'ın; "Milli güvenliğimize karşı bir hamle olduğunda, kimsenin gözünün yaşına bakmayız" beyanı bu manada umut vericiAncak içeride ideolojik saplantılardan sıyrılıp, SAĞDUYULU BİR BÜTÜNLÜK sağlanması da elzem. ÇÜNKÜ BİZİ DIŞARDAN YIKAMAYACAKLARINI, İÇİMİZDEKİ FİGÜRANLARI ELİYLE BİRBİRİMİZE DÜŞÜREREK, YOL ALACAKLARININ PEK ALA FARKINDALAR. Yoksa sinir uçlarımıza dokunan ve birilerinin çıkarları için maşa yapılma gayesiyle geliştirilen oyunları, niçin kurgulama zahmetine koyulsunlar ki"Ne alakası var", demeyin sakın! Zira Hz. Peygamberimize hakaret eden müptezellerin, neyi amaçladığı gün gibi ortada değil mi Yahut "Terörsüz Türkiye" projesini, asılsız iddialarla sulandırmaya çalışılması... Peki, yargıdaki malum davaları meze yapan çevrelerin, sürekli tehdit dili kullanıp sokağı göstermesi normal mi sizce Yapmayın Allah aşkına! OYUN BÜYÜK VE BİR O KADAR DA CİDDİ Söz konusu "Vatan" kısaca Birilerinin fırsat kolladığıysa net. Bunu anlamak için FETÖ iltisaklı hesapların, yaptığı paylaşımlara bakmak yeter de artar bile