Dört Buçuk

SUMUD FİLOSU, Gazze ablukasını kırarak bir ilke imza attı. Dünyanın dört bir yanından yola çıkan bu CESUR YÜREKLER, tüm DİKKATLERİ GAZZE'ye ÇEKEREK, bir anlamda insanlık onurunu adına da büyük bir iş gerçekleştirdiler. Bu vesileyle Sumud'a katılan, şuan Gazze yolunda olan ve hazırlık yapan tüm insanları, takdir ediyor ve dualarımızla destek olmaya çalıştığımızı belirtmek istiyorum. Lakin hoş olmayan yahut tezat diyebileceğimiz,başka şeylerde yaşandı maalesef bu serüvenin dönüşünde. Kaldı ki BAZILARININ acımasızca eleştirdiği Devletimizden, "iş birliğini bırakma ve yardım talebinde bulunma"videoları, oldukça garip seyretti. Oysa İsrail'e ticareti ufak gecikmeyle de olsa tamamen sonlandıran, Filistinli kardeşlerimizi her platformda savunan ve bu haliyle, başın beri dünyada "TEK SESİ ÇIKAN" bir ülke olduğumuzu CÜMLE ÂLEM BİLİYORDU. O yüzden de Siyonistlerin her fırsatta tehdit ettiği, hedefe koyduğu ve aldığı aksiyonlardan dolayı rahatsızlık duyduğu Türk Devletine, "iş birliğini bırakması" türü laflar derin üzüntüye itti çoğumuzu. Zira madem öyleydi, niçin İsrailli yetkililer, gün aşırı Türkiye ile savaş naraları attılar/atıyorlardı sizce Yada itham ettikleri Türk Devletinden, "neden kendilerini geri getirmeleri için ricacı oluyorlardı" diye de, sormadan edemiyor insan Neyse, İnşallah yanıldıklarını anlarlar. Daha fazla bir şey söylememeye de gerek yok. Sonuçta kimse, Gazze'nin önüne geçmemeli. Takdir ise elbette ki sizlerin.

Evet, büyük savaş yaklaştıkça çok dikkatli olmamız gerektiği ve olası algılara karşı, doğru analiz geliştirmeyi başarmamız muhakkak. "BÜYÜK SAVAŞ" diyorum, çünkü ülke liderleri bile, artık bunu açıkça dile getirebiliyorlar. Mesela Avrupa Siyasi Topluluğu görüşmesinde, Macaristan lideri Orban'ın; "AB'yi SAVAŞ PLANLARI HAZIRLAMAKLA" suçlaması özetle bu demek. Gerçi beyanlardan ziyade mevcut gidişata bakarsak, bundan farklı bir sonuca da varamadığımız net. Tıpkı 1. ve 2. Dünya Savaşı öncelerindeki gibi, bir atmosfer hâkim nihayetinde. Öyle ki dünyayı saran ekonomik bunalımdan aşırı silahlanmaya, bölgesel çatışmalardan asayiş olaylarına kadar benzerlikler hemen göze çarpıyor. Elbette buna "SOSYAL MEDYANIN SİLAH OLARAK" kullanılması da eklenince, yaklaşan tehlikeyi iliklerimize kadar hissettiğimiz doğru. Sosyal medya deyip geçmeyin sakın! Kimi zaman algı operasyonu, kurşundan daha etkili olabiliyor. Keza dünya kamuoyunu kaybeden Siyonistlerin, milyarlarca dolar vererek TikTok'u satın alması da fazla söze hacet bırakmıyor.

Ne diyelim! İnşallah yanılırız. Ancak Litvanya, Danimarka, Norveç ve en son Almanya havalimanlarını saran kimliksiz dronelerin, hava trafiğini felç etmesi hiç hayra alamet sayılmaz. İsrail'in, Ukrayna'ya Patriot füzeleri göndermesi; Çin'in, Tayvan'ı gözüne kestirmesi; AB'nin vatandaşlarına, "acil durum çantaları hazırlayın" çağrısı; Almanya ve Fransa'nın, hastane kapasitelerini arttırma iradesi de cabası… O sebeple Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic'in; "HERKES SAVAŞA HAZIRLANIYOR. ESAS SORU, KİMİN HANGİ TARAFTA OLACAĞIDIR" tespiti oldukça manidar. Bam teli de tam burası. Zira Vucic'in bu sorusu ışığında değerlendirirsek, ŞU GÜN İTİBARIYLA DÖRT BUÇUK CEPHEDE bizi zorlayacaklarını düşünenlerdenim. Nasıl mı YPG özerlik iddiasına devam ederse, Devletimizin müdahalesi kaçınılmaz malumunuz üzere. Akabinde İsrail'in, YPG'yi desteklemesi de ihtimal dâhilinde. Yunan Bakanın "İsrail kilit müttefikimiz, Türkiye'nin ise düşman. Eğer İsrail'in yanında olursak, onlar da bizim yanımızda olacaktır" ifadeleri de, Adalar Denizini işaret etmekte. Tabi bu esnada K.Kıbrıs'a yeltenmeleriyse olasılıklar arasında. Dört oldu değil mi Peki, buçuk neresi derseniz İçimizde "BİRLİĞİMİZİ BALTALAYAN AKIMLAR" diyebiliriz buna kısaca. Örnekleri de bol. Gerçi Türkçe konuşan İsrail bir polisinin, Sumud Aktivistine cevaben; "TÜRKİYE KÖKENLİ BİR SİYONİST YAHUDİ" olduğunu itiraf etmesi üzerine daha ne söylenebilir ki