Ücret asgari, etkisi azami

Asgari ücrete yapılan yüzde 49 oranındaki zam sayıları 7 milyonu aşan asgari ücretliye kısa süreli de olsa soluk aldıracaktır ama enflasyonun makul bir noktaya çekilememesi halinde değişen fazla bir şey olmayacak, milyonlarca aile birkaç ay sonra yeniden geçim sıkıntısını ciddi şekilde hissetmeye başlayacaktır.

...

Diğer yandan asgari ücret artışının şu önemli etkileri olabilir:

- Fırsatçılar bu artışı bahane ederek ürettikleri ürünler ile yaptıkları hizmetlerde fahiş zamlara gidebilir. İlgili kamu kurumlarının etkin denetimlerle buna fırsat vermemesi gerekir.

- Bazı işletmeler giderlerinin çok arttığı gerekçesine sığınarak personel sayısında indirime gitme yolunu seçebilir. Bunun gerçekleşmesi halinde pek çok kişi işsiz kalabileceği gibi mevcut çalışanların sırtına daha fazla yük biner. Bu konuda da kamu kurumları duyarlı olmalıdır.

- Kimi işletmeler de maliyeti azaltmak için sigortasız işçi çalıştırma yolunu seçebilir. Buna da dikkat edilmeli, güvencesiz işçi çalıştırmaya yönelik girişimlere izin verilmemelidir.

- Yurt dışından kaçak gelenlerin düşük ücretlerle ve sigortasız olarak istihdamı da yaşadığımız süreçte artış gösterebilir. Bununla ilgili önlemlerin alınması da yerinde olur.

- İşyerlerinde asgari ücretten yüksek ücretlerle çalışanların ücretleri de belli oranlarda artırılmalıdır. İşverenlerin bu beklentiyi karşılayamaması huzursuzluklara, gerginliklere yol açabilir. Sağlıklı bir çalışma düzeni için işverenler adil davranmalıdır.

...

Sonuca gelecek olursak:

Asgari ücretin olumlu etkilerinin uzun sürmesi buna karşın olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesi zorunludur, sosyal devlet olmanın gereğidir.

O GÜNÜN ANKARA'SI

Mustafa Kemal Paşa beraberindeki dava arkadaşlarıyla milli mücadelenin karargâhı olarak seçtiği Ankara'ya 104 yıl önce 27 Aralık 1919'da geldi.

Sivas'tan 18 Aralık 1919'da 3 araba ile yola çıkıldı, Kayseri-Mucur-Hacı Bektaş-Kırşehir-Kaman-Behnan güzergahı boyunca vatandaşlardan Milli Mücadele'ye destek istendi. Ankara halkı, onları büyük coşkuyla karşıladı.

Mustafa Kemal Paşa, Dikmen'de otomobilinden inerek karşılamaya gelenlerin ellerini sıktı, "Merhaba efeler" diye selamladı. "Arkadaşlar, buraya neden geldiniz" diye sorduğunda ise "Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik!" yanıtını aldı. Bu defa "Fikrinizde sabit misiniz" sorusunu yöneltti. Efeler, "And olsun!" diye haykırınca, "Var olun yiğitler!, Var olun!" karşılığını verdi.

Ankara'ya geliş telgrafla tüm ülkeye şöyle duyuruldu:

"Sivas'tan Kayseri yoluyla Ankara'ya gitmek üzere yola çıkan Heyet-i Temsiliye bütün yol boyunca ve Ankara'da büyük ulusumuzun sıcak ve içten yurtseverlik gösterileri içinde karşılandı. Ulusumuzun gösterdiği birlik ve dayanışma ülkemizin geleceğini güven altına alma konusundaki inancı sarsılmaz bir biçimde destekleyecek niteliktedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye merkezi Ankara'dadır. Saygılarımızı sunarız."

...

Bu yıl, o önemli günün yıldönümü vesilesiyle düzenlenen etkinlikler biraz yavan kaldı, Atatürk koşusu ve paraşüt gösterisiyle yetinildi.

Başta üniversitelerimiz olmak üzere çeşitli kurumlarımız konferanslarla, seminerlerle, sempozyumlarla konuya daha ciddi eğilebilseydi, terör örgütüyle ve onu destekleyen dış güçlerle yoğun mücadele edilen şu günlerde herhalde çok anlamlı olurdu.

Örneğin o günlerin Ankara'sı bugünün çocuklarına ve gençlerine şöyle anlatılabilirdi:

- 1919'da Ankara, Anadolu'nun ortasında çorak, bakımsız, dar sokaklarında kerpiç evlerin yer aldığı yoksul bir şehirdi.