27 Ağustos 1922
Kurtuluş Savaşı'nın en zorlu günleri
Yer: Afyon-Çiğiltepe
Günlerdir emrindeki askerlerle işgalci Yunan kuvvetlerine karşı savaşmakta olan 57. Piyade Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey siperlerden birine girdi, masanın üstünde duran kâğıda "Muvaffakiyetsiz beni hayatımdan bizar etti" diye yazdı, kâğıdı katlayıp cebine koydu, tabancasını kılıfından çıkardı, namluyu sağ şakağına dayadı, tetiği çekti.
Hemen ölmüştü.
Henüz 43 yaşındaydı.
...
İntihara giden yolun çok trajik bir hikâyesi vardı.
Miralay Reşat Bey'in hayat hikâyesini ve intiharını askeri belgelerden yararlanarak inceleyen emekli tümgeneral Cihangir Akşit'in "Çiğiltepe-Miralay Reşat Bey ve Vatan Savunmasında 27 Yıl" kitabından yararlanarak özetleyelim:
Türk güçleri, Anadolu'nun büyük bölümünü Yunan askerlerinden temizlemiş, onları geri çekilmek zorunda bırakmıştı.
Ancak Yunan güçlerinden bir bölümü Çiğiltepe'yi bir türlü bırakmıyordu. Çünkü burası Türklere teslim edilirse İzmir'e doğru çekilmekten, hatta Anadolu topraklarını tümüyle terk etmekten başka çareleri kalmayacaktı.
Savaşın kaderi adeta Çiğiltepe'ye kilitlenmişti.
...
26 Ağustos 1922 saat 23.45'te 1. Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa telefonla aradığı Miralay Reşat Bey'e şöyle bağırdı:
"Tepe niçin işgal edilemediii"
Aralarındaki konuşma daha sonra şöyle geçti:
-Gayret ediyoruz. En kısa zamanda almayı umut ediyoruz kumandanım
-Ne zaman alınacak o tepeee!
-Yarın 12.00'ye kadar almış oluruz kumandanım.
-Orayı yarın 12.00'ye kadar alamazsanız ben sizin yerinizde olsam yaşamam.
-Sizin benim yerimde olmanıza lüzum yok. Ben zaten yaşamam kumandanım!
...
Bundan sonrası Cihangir Akşit'in kitabında şöyle anlatılıyor:
27 Ağustos 1922
Saat 11.25'e gelmek üzereydi ve Çiğiltepe hâlâ düşmanın elindeydi. Alınan emirler gereği, zayiata rağmen taarruza büyük bir azimle devam ediliyordu.
Miralay Reşat Bey, "Daha 35 dakikam var" dedi kendi kendine. Ümidini hiç kaybetmek istemiyordu.
Bu sırada kurmay başkanı tekrar zayiat raporunu getirdi. Rakamlar inanılmaz süratle büyüyordu. Şehit sayısı, 15'i subay olmak üzere 100'e yaklaşmıştı.
Birlik gözünün önünde eriyordu. Ama vazifesi de devam ediyordu
Kulaklarında Nurettin Paşa'nın "12.00'ye kadar tepeyi alamazsanız, ben sizin yerinizde olsam yaşamam" sözleri hâlâ aynı yüksek tonda çınlıyordu...
Bir anda siperlerin arasında sakınmadan yürümeye başladı. Üzerinden, sağından, solundan aralıksız mermiler geçiyordu.
Mehmetçikleri, kendisine aşağıdan "Kumandanım, bu yaptığınız çok tehlikeli!", "Yalvarırız yapmayın kumandanım. Vurulmak mı istiyorsunuz" diye canhıraş bir şekilde bağırıyorlardı.
Saatine tekrar baktı. 12.00'yi geçiyordu. Yani vakit tamamdı.
Hâlâ çok kararlı bir şekilde açıkta yürüyordu.
Evet, başaramamıştı.
Ama neden kendisine hiç mermi gelmiyordu
Bir anda siperlerden birinin içine girdi.
Vurulup şehit düşeceğinden korkan herkes derin bir nefes almıştı.
Hemen oradaki zabiti başka bir sipere gönderdi. Artık yalnızdı.
Sehpa üzerinden bir kâğıt parçasını aldı ve titreyen eliyle üzerine aceleyle, "Muvaffakiyetsizlik beni hayatımdan bizar etti" yazdı. Katlayıp üst cebine koydu.