1- Keşke İngiltere'den ülkeme hiç dönmeyip orada göz doktoru olarak çalışmayı sürdürseydim.
2- Keşke babamdan sonra onun koltuğuna otururken, "Zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur" sözünü kulağıma küpe yapsaydım.
3- Keşke bu çağda babadan oğla geçen bir yönetim sisteminin olamayacağını anlasaydım.
4- Keşke kararlarımı verirken biraz özenli davranıp başta petrol olmak üzere ülke kaynaklarının halkın refahı için kullanılmasını sağlasaydım.
5- Keşke bir lider için en büyük zenginliğin kasalar dolusu altın, mücevher ve para değil tarih kitaplarında ondan bahsedilirken,"Halkının mutluluğu için çırpındı. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmadı. Emperyalist devletlere karşı onurluca direndi" diye yazılması olduğunu düşünüp buna göre davransaydım.
6- Keşke Saddam'ın ve Kaddafi'nin trajik sonlarını iyi değerlendirip onların yaptığı hataları tekrarlamasaydım.
7- Keşke ülkeyi bir avuç azınlıkla yönetmek yerine herkesi kucaklayan bir anlayış içinde olsaydım.
8- Keşke Baas diktatörlüğünün sürmesi için çırpınmayıp ülkede tüm siyasi görüşlerin rahatlıkla söylenip örgütlenebildiği demokratik bir ortam yaratsaydım.
9- Keşke milyonlarca Suriyelinin sığınmacı olarak başka ülkelere gitmesine neden olmasaydım ve sonunda kendimi de sığınmacı durumuna düşürmeseydim.
10- Keşke Rusya ve İran'a güvenmeseydim, bir liderin tek güveneceği gücün kendi halkı olduğunu kavrayabilseydim.
Galata Kulesi'nden atlamak
19 yaşında bir genç Galata Kulesi'nden atlayıp yaşamına son verdi geçen hafta.
Bu olay bana 1973 yılında ünlü şair Ümit Yaşar'ın oğlu Vedat'ın aynı kuleden atlayarak ölmesini hatırlattı.
Ümit Yaşar olayın ardından öylesine büyük bir üzüntüye kapıldı ki yıllarca kendine gelemedi.
58 yaşındayken kalp krizinden ölmesinde muhtemelen oğlunu kaybetmenin de etkisi vardı.
"Oğluma Ağıt" şiirinde şöyle diyor:
Çiçek açar, kuşlar öter
Yüreğimde diken biter