Cezaevleri afla boşalmaz dolar

Meclis'in açıldığı 23 Nisan 1920'den bu yana genel af, kısmı af, ateşli silahlara ilişkin af, orman affı, şartlı salıverme, ceza erteleme gibi adlarla tam 52 af çıkarıldı.

Şimdi 53'üncü af gündemde.

Bazı suçları tekraren işleyenlerin cezalarının 4'te 4'ünü değil 4'te 3'ünü cezaevinde geçirmelerini öngören bir teklifin yakında Meclis gündemine gelmesi bekleniyor.

Amaç cezaevlerinde iyi hali teşvik gibi gösterilmeye çalışılsa da bu yeni af teklifinin arkasında cezaevlerinde kapasitenin çok üzerinde hükümlü ve tutuklu bulunması gerçeği yatıyor.

Ya en az 100 cezaevi daha açılacak ya da cezaevinde binlerce kişi "İçeride iyi hal gösterdiler. Onları topluma kazandırmamız gerekir" denilerek serbest bırakılacak.

Aflar konusunda bugüne kadarki deneyimlerden hiç ders alınmamışa benziyor.

Son büyük aflardan birini, kamuoyunda "Rahşan Affı" diye bilineni hatırlatmakta yarar var:

Yıl 2000'di.

İktidarda Bülent Ecevit'in liderliğinde DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti vardı.

Bülent Ecevit'in eşi DSP'nin kurucularından Rahşan Hanım durup dururken "Cezaevinde olanları topluma kazandıralım" gerekçesiyle af konusunu gündeme getirdi.

Kısa sürede çıkarılan kanunla devlete karşı işlenenler dışındaki suçlar için mahkûmlara tahliye yolu açıldı.

Ve katilinden gaspçısına, hırsızından dolandırıcısına, kaçakçısından rüşvetçisine, yankesicisinden uyuşturucu satıcısına on binlerce mahkûm salıverildi.

Bu affın sonuçları son derece üzücü oldu. Çıkanların büyük bölümü tekrar suç işleyerek cezaevlerini doldurdu.

Örneğin, cinayetten yatan bir mahkûm afla çıktıktan sonra diş hekimi bir kadını tecavüz ettikten sonra öldürdü. Diş hekiminin babası "Af çıkmasaydı o katil cezaevinde olacaktı ve kızımı öldüremeyecekti" diyerek yargıya başvurdu Meclis'ten şikâyetçi oldu.

Rahşan Ecevit bile bir konuşmasında affın sonuçlarını öngöremediğini açıkça ifade etti, "Benim düşündüğüm katillerin affı değil garibanların affıydı" dedi.

Affın şöyle bir sakıncası olduğunu da unutmayalım:

İnsanlar suç işleyip cezaevine girmekten korkmaz oluyor, "Müebbet bile alsam birkaç yıla kadar af çıkar serbest kalırım" diye düşünmeye başlıyor.

Sonuç olarak diyeceğim şu:

Siyaset dünyamız af sevdasından vazgeçmelidir.

Ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezası alanlar ölünceye kadar cezaevlerinden çıkamamalıdır.

30 yıl ceza alan 30 yıl, 20 yıl ceza alan 20 yıl, 10 yıl ceza alan 10 yıl cezaevinde kalmalıdır.

Doğru olan suçluya şefkat göstermek değil maktullerin kanını yerde bırakmamak ve çeşitli suçlar yüzünden mağdur olanların haklarını korumaktır.

Cezaevlerinin aflarla boşalsa bile kısa sürede eskisinden de daha fazla kişiyi barındırmak zorunda kalacağı bilinmelidir.

Amaç cezaevlerinin dolmasını önlemekse yapılacak olan enflasyonu önlemek, çalışabilecek durumdaki her bireyin iş sahibi olmasını sağlamak, toplumun eğitim düzeyini yükseltmek, siyaseti insanları kamplara bölmeyecek şekilde yapmaktır.

Halen cezaevinde bulunan mahkûmlara yapılabilecek en büyük iyilik ise onlara meslek kazandırmaktır. Böylece cezasını doldurup özgürlüğüne kavuşanlar kendilerine yeni bir hayat kurma imkânı bulup yeniden suç işlemek zorunda kalmazlar.

MAYMUN TARTIŞMASI

Derbi sonrası Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho'nun, Galatasaray kulübesini kastederek, "Hepsi maymun gibi zıplıyordu"