Prof. Dr. Fuat Sezgin'in izinde

İslam Bilim Tarihi konusunda bir ömür harcamış merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin'in İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünde başlayan yüksek öğrenimi, hayatında ve fikirlerinde bir dönüm noktası olmuştu. Çünkü burada meşhur Alman Türkolog Prof. Dr. Helmut Ritter ile tanışmıştı.

İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı'nın internet sitesinde (ibtav.org), Fuat Sezgin Hocamız, Hellmut Ritter ile tanışmasını şöyle anlatıyor:

"1943 yılında akrabalarımdan biri beni Edebiyat Fakültesi'ne götürdü. Halbuki ben mühendis olma sevdası peşindeydim. O zaman büyük bir Alman âlim vardı. Arapçayı çok iyi bilirdi. Bana 'Seni onun seminerine götürmek istiyorum.' dedi. Ben de 'Gidelim' dedim ve o büyük âlimin seminerine gittim. O gün o büyük âlim beni adeta büyüledi. Ben artık mühendis olmayı veya başka bir mesleğin peşinde koşmayı kafamdan çıkardım. O büyük âlimin talebesi olmayı düşünüyordum.

Kayıt zamanı geçmişti ama gecikmeli de olsa dekana gittim. Bir şans eseri dekanın odasında bulunduğum sırada o büyük âlim de odaya girdi. İri yarı bir adamdı. Durdu. Dekanla konuşmamın bitmesini bekledi. Dekan ona 'Oo.. Ritter Bey…' dedi. 'Sizin talebeniz olma başvurusunda bulunan bir insanla konuşuyorum.' dedi. Hoca bana şöyle bir baktı, 'Galiba bu benim dünkü seminerimdeydi.' dedi. Onun seminerlerine sadece 3-4 kişi giderdi, zor bir adamdı. Seminerlerinden kaçardı talebeler. Çok zaman tek bir talebe olarak katıldığımı hatırlıyorum. Bana: 'Gelin biraz konuşalım. Çok zor bir şeye talipsiniz. Arapça öğrenmelisiniz. Ben de zor bir hocayım. Benim talebelerim hep benden kaçar, biliyor musunuz' dedi. 'Biliyorum, bana bunları anlattılar. Ben bunlara rağmen bu tehlikeye girmek istiyorum.' dedim. Güldü 'Peki' dedi. Böylece onun talebesi oldum.

Benim öğrenciliğim döneminde İstanbul Üniversitesinde bilim tarihi yoktu. Ancak, hocam Hellmut Ritter bana: 'Matematiği bırakma' dedi. Fen Fakültesi de zaten yanımızdaydı. 'Matematik bölümüne git, ders al, matematiği iyi öğren. Müslümanlardan da büyük matematikçiler yetişmişti' diye izahatta bulundu. Konuşma esnasında birkaç isim saydı: Harizmî, Ebu'l-Vefa Buzcanî, İbn Heysem, Birunî gibi. Bu isimler benim hiç bilmediğim, hatta duymadığım isimlerdi. Dehşete düştüm. Hocam halimi görünce: 'Bunlar ve daha pek çok isim, büyük âlimlerdi ve daha sonraki Avrupalı âlimlerle aynı seviyedeydiler; hatta yer yer onlardan üstündüler' diye açıkladı. O gün eve gittim. Çok zor, uykusuz bir gece geçirdim."