Gazze, imtihanındaki ikramı görebilenler için doğru ve nitelikli bir okumayla taze bir inkılaba imkân tanıdı. Merhameti, hakkaniyeti, adaleti, hassasiyeti, onurlu ve mert duruşu zıddından ayırdı. Kimileri onu kamuya, edebiyata, sahneye, metne, içtimai hayatın her köşesine taşıyanlara taş atmaktan, memleketi sanat adına sirk ortamına çevirenlere kaş çatamaz oldu. Kimileri şahsi zaafları ve tükenmez hırsları söz konusu olduğunda indiriverdi yüzündeki o ağlamaklı maskeyi, nice uğraşsak anlatılıp anlaşılamayacak aslı ikrar etti. Kimileri bu derdi dava edindi, bu davayı dert; hayatına yerleştirdi Gazze'yi, "neyi nasıl yapabilirim" in çırpınışında oldu. Kimileri damla damla büyüyen o ateş deryasını takdirden aciz kaldı. Zira çağım insanının en büyük sorunsalı yapabildikleri tek şeyin, yapamadıklarını eleştirmek olmasıydı.
Gazze'yi sokağa, sahneye, esere, hayata dönüştürme çabasında olanlardan biri de Batman'ın kültür ve sanat hayatına çok ciddi katkılar sağlamış Behçet Gülenay'dı. Yaklaşık yirmi seneyi aşkın bir zamandır edebiyat ortaklığımız var Behçet Hocayla. Kendisi nitelikli bir kültür insanı olduğu kadar safını daima üretimin, doğrunun, iyinin, güzelin yanında belirleyen kötü ve iyi gün dostu... Behçet Gülenay yaklaşık üç-dört ay önce şehrinde Gazze için farklı şeyler yapmak, onu kültür ve sanatla hemdem kılıp dünyaya güzel bir iz bırakmak istediğini söylediğinde heyecanı bana intikal etti. Kendisinin ne kadar ince ve titiz, mevcut sanat ortamında ortaya güzel bir şeyler çıkarabilmenin de ne kadar zor olduğunu bilmeme rağmen tavrını destekledim. Dünyanın gönlüne taht kuran Gazze'nin kelime kelime, şiir şiir yükselmesine öncülük etmek isteyen hocalarımız da bu güzel çağrıya tereddütsüz icabet ettiler; Nurullah Genç, Sameer Atieh, Ali Emre, Esra Elönü, Metin Önal Mengüşoğlu, Bestami Yazgan, her biri kültüre ve edebiyata ömür vakfeden insan sanatkârlar… Batman'ın maddi ve manevî ihyası için öncü bir rol üstlenen ve bu sorumluluğu omuzlamada ne kadar büyük güç harcadığını gördüğümüz İHH da bu güzel projeye kapılarını sonuna kadar açtı, icra edilecek programın destekçisi oldu.
Takvimler 7 Ekim Salı'yı gösterdiğinde katılımcı şairlerle birlikte İHH'yı ziyaret ettik ve kapıdan girdiğimiz anda başkanımız Mehmet Latif Kaya ile başkan yardımcısı Veysi Özgül'ün gülen yüzüyle karşılandık. Batman'ın en işlek mevkii olan Diyarbakır caddesinde yer alan İHH, burada devletinin adeta bir sözcüsü, bir yardımcısı konumunda. Her gün kapısına gelen onlarca, yüzlerce ihtiyaç sahibini geri çevirmeme derdini taşıyor bağrında. Salonda hanımların yaptığı el emeği göz nuru sirkeler, reçeller, turşular, işlemeler göze çarpıyor, içerde bir dikim atölyesi bile var. İHH'nın kadın kolları başkanı Emine Ayhan hanımefendi beni mutfağa davet ediyor, dokuz bayanı kapsayan yönetim ekibiyle sahada olduklarını ve kurumun infaktan önce bir eğitim misyonu üstlenişini şevkle anlatıyor. Emine Hanım manevi yönü güçlü olan insana duyulan ihtiyacın, onları eğitime yönelttiğini, gönüllü bağışçılarla kurulan samimiyet temelli bağın derinliğini özetliyor. İHH'da eğitim birimi, halkla ilişkiler birimi, sosyal medya birimi, sosyal ilişkiler birimi ve yetim birimi olduğunu, şehrin on üç yaşını doldurmamış sekiz yüz öğrencisine yetim bursu verildiğini ifade ediyor. Eğitim biriminden sorumlu olan Mehtap Arhan hanımefendi de kurumda yetim annelere yönelik psikolojik destek sağlandığını, haftada bir kere anne çocuk eğitimi üzerinde durulduğunu ve bunun için uzmanlarla görüşüldüğünü kaydediyor. Öncelik ergenin sosyalleşmesindeki sorunlara ve ergen problemlerine veriliyor. Mehtap hanım ayda bir kitap tahlili yapıldığından ve bu sene Filistin konulu eserleri gündeme taşıyacaklarından bahsediyor. İHH'da ayda bir de hadis, tefsir, İslâm medeniyeti, Kuran, Siyer dersleri yapılıyor.
Öğle yemeğinden sonra programın yapılacağı Necat Nasıroğlu Külliyesine başkanımız Mehmet Latif Kaya ile yol alıyorum. Kısacık hasbihâlimizden anlıyorum ki Kaya, vizyoner ve ziyadesiyle hassas biri. Çok genç ancak şehrin öncülerinden olması hasebiyle omuzlarındaki yükün bilincinde bir olgunluğa sahip. Hemen her gün meydanlarda, halkını farkındalığa davet eden konuşmalar yapıyor. Sohbetimizi yetim burslarının yanı sıra Gazze'ye sağlanan yardımlar oluşturuyor. Yapılan yardımların ulaşıp ulaşmadığı konusundaki endişelerimi dile getiriyorum. Gazze'ye girmesi gereken 500-700 tırdan ancak 70-80 tırın içeri alındığını, orada baskı unsuru oluşturmaya çalıştıklarını ve bir torba mercimek, un geçirebilmek için büyük bedeller ödemek zorunda kaldıklarını arz ediyor. Bu arada Gazze'de bulunan beş Türk binasından birinin İHH'ya ait olduğunu ve İsrail tarafından bombalandığını öğreniyorum.