Abisine hayran bir kız çocuğu... Makbule Hanım'ın hayatı kitap oldu

Makbule Atadan'ın hayatı, "Sırlarıyla Atatürk'ün Kız Kardeşi Makbule Hanım" ismiyle ilk kez kitap haline geldi. Kitabı kaleme alan yazar Nüket Aşkın, 165 kaynak ve belgeyle çocukluğundan savaş yıllarına, Cumhuriyet döneminden Atatürk'ün vefatı sonrasına tüm yanlarıyla Makbule Hanım'ı anlattı...

Nüket Aşkın, 35 yıl önce Hürriyet gazetesinde mesleğe birlikte başladığım dostlarımdan. O zaman Büyükyıldırım'dı şimdi Aşkın oldu. O zaman gazeteciydi, şimdi araştırmacı yazar. İsim ve kulvar değişikliği dışında ne kişiliğinde ne enerjisinde en küçük bir değişiklik oldu. Gazetecilikte olduğu kadar bürokraside de önemli yerlere geldi. Ama tevazusundan, çalışma azminden, en önemlisi dürüstlüğünden hiç ödün vermedi. Şimdi büyük bir cesaretle çok önemli bir tarihi araştırmaya imza attı. Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Atadan'ın hayatını, "Sırlarıyla Atatürk'ün Kız Kardeşi Makbule Hanım" ismiyle ilk kez kitap haline getiren yazar oldu. Böylece bugüne kadar yalnız birkaç makale ve köşe yazısına konu olan Makbule Hanım ile ilgili sis perdesini de tamamen kaldırdı. Nüket Aşkın, 165 kaynak ve belge ile Makbule Atadan'ı anlattı. Bu hafta kitapçılarda olacak bu özel kitabın yazarını sizlerle buluşturmak istedim:

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

KADERİNDE UNUTULMAK VAR

Makbule Hanım hakkında yazılan ilk kitaba imzanı attın. Neden böyle bir çalışma yapmayı tercih ettin

Makbule Hanım ile ilgili hiçbir şey bilmediğimi fark edeli 15 sene oluyor. Atatürk'ün sevdiği kadınların gündem olduğu bir dönem vardı hatırlarsın. O zamanlar 'İyi ama Atatürk'ün bir de kız kardeşi vardı. Kimdi, nasıl bir hayatı vardı' soruları sıkça aklıma takılıyordu. Önce kendi merakımı gidermek için başladım araştırmaya ama kimsenin bilmediği bambaşka bilgilere ulaştıkça araştırmayı giderek derinleştirdim.

Kitapta seni en çok etkileyen bölüm neresiydi

Kitap çocukluk, savaş yılları, Cumhuriyet yılları ve Atatürk'ün vefatı sonrası olmak üzere dört bölümden oluşuyor. Doğrusunu istersen kitabın tamamından, her bölümden, her satırdan, her alıntıdan çok etkilendim. Ama beni en çok etkileyen bölüm vefat anında Makbule Hanım'ın ağzından dökülen sözler. Tüm hayatını özetliyor adeta. "Ağabeyime haber verin. Gelsin beni aldırsın" diyor. Ağabeyi olmadan, onu dayanak olarak görmediği bir an dahi yok. Son nefesinde ağzından dökülen sözler de bunun bir kanıtı.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

BABASI YERİNE KOYMUŞ

Fikriye Hanım ile Atatürk'ün bir araya gelememe nedenlerinden birisi de Makbule Hanım mı

Başka nedenler de var tabii ama bu da nedenler arasında. Makbule, ağabeyine kolay kolay kimseleri layık göremiyor. Makbule ile Fikriye arasında çok büyük kavgalar oluyor. Ama dediğim gibi tek neden bu değil.

Makbule Hanım ağabeyini kıskanıyor sanki...

Bir kıskançlık değil büyük bir hayranlık besliyor. Ancak annesinin abisine olan aşırı düşkünlüğünün de farkına varan bir çocuk olarak büyüyor. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, kendisine her an kol kanat geren ağabeyini baba yerine koymuş bir kız çocuğu düşünün. Hayran olduğu abisini yıllarca göremiyor. Kavuştuktan sonra da hiçbir şey çocukluk günlerindeki gibi olmuyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

MİRASA NİYE İTİRAZ ETTİ

"Atatürk'ün mirasına itirazı aslında bambaşka bir hayal kırıklığı. Makbule istiyor ki orada kendisine ayrı bir yer verildiğini hem kendisi hem de herkes hissetsin. Ama öyle olmuyor. Atatürk'ün kendisine 'Hemşire' ya da 'Hanımefendi' diye hitap ettiğini; vasiyette ise 'Makbule' diye yazıldığını söyleyerek itirazda bulunması, "Çok kızdığı İnönü'nün çocuklarına mirasta yer veremez" diye isyan etmesi, aslında hep bir gönül kırgınlığından. Kitapta en çok dikkat etmeye çalıştığım şeylerin başında Makbule Hanım'ın hayatını yargılamamak geliyor. Yargılamak yerine anlamaya çalışmak daha doğru."

ATATÜRK İNÖNÜ'YE KÜS MÜ GİTTİ

"Kırgın diyelim. İnönü'nün Başbakanlık'tan ayrılmasına neden olacak bir süreç yaşanıyor. Herkesin içinde tartışırken İnönü biraz ileri gidiyor. Kendisi de zaten bunu kabul ediyor. Abdi İpekçi'ye verdiği röportajda Atatürk'le olan tartışmasında 'Kendisine hâkim olamadığından' söz ediyor. Ama son ana kadar mektuplaşmalar devam ediyor."

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

MEŞHUR EL ÖPME SAHNESİ

Makbule Hanım her görüşmede ağabeyinin elini öper. El öptürmeyi sevmeyen Atatürk, kardeşi dışında pek kimseye de elini öptürmez. 16 Temmuz 1927'de Dolmabahçe Sarayı merdivenlerinde Atatürk'ü karşılayan Makbule Hanım'ın Atatürk'ün elini öperken çekilen bir fotoğrafı da Fransız L'illustarition dergisinin kapağında yer alır.

KİTAPTAN ÇARPICI BÖLÜMLER...

DOSTUM HACI KARGA

Nüket Aşkın, "Çocukken karga kovalayan değil dostluk kuran bir Mustafa var. Kargasına bir de isim koyuyor: Hacı" diyor. Bu bölüm kitapta şöyle geçiyor: "Mustafa çiftlikten halasının yanına gidecektir. Ayrılığa iki gün kala, "Makbuş, ilk önce Hacı'ya uğrayalım" der. Onunla da vedalaşmak istemektedir. Hacı kulübenin az ilerisinde kanlar içinde cansız yatmaktadır. İki kardeş kulübenin yandığı gün bu kadar acı duymamıştır. Oyun arkadaşlarını buldukları yere gömerler. Akşam sofrada Hüseyin dayısına, Hacı'nın başına gelenleri anlatır. "Dayı senden bir şey rica edebilir miyim Hacı'yı gömdüğümüz yere bir ağaç diker misin Onun sevdiği bir ağaç olsun" der. Dayısı, Mustafa'yı salimen halasının yanına yerleştirip döner ve yeğenine verdiği sözü yerine getirir.Hacı'nın gömüldüğü yere bir dut ağacı diker. Ağaca 'Hacı Dutu' adını verirler."