New York'un kalbi Times Square, yalnızca bir cadde değil; kapitalizmin ve küresel tüketim kültürünün en görkemli vitrini. Her köşe, dev LED ekranlar, ışıklar ve dijital billboardlarla donatılmış; her saniye yüzlerce reklam, marka ve mesaj gözleri kamaştırıyor. Buradaki her görsel, izleyiciye sadece bir ürün değil, aynı zamanda bir kültür, bir ideoloji ve bir algı satıyor.Times Square'in ışıkları, global kapitalin gücünü ve kültürel etkisini bir araya getiriyor;burada yapılan her hamle, yalnızca birkaç saniye görünür olmakla kalmıyor, aynı zamanda küresel algı ve prestij bağlamında yankı uyandırıyor.
Bu vitrin üzerinden yansıyan karelerden biri,İmamoğlu ve Özgür Özel'in olduğu ve altında "UMUT" yazan fotoğraf oldu.Times Square reklamlarının maliyeti yüz binlerce dolara ulaşabiliyor; bu hamle, sadece kısa süreli bir görünürlük sağlıyor. Muhalefetin bu girişimi, siyasi olarak yüzeysel, ideolojik olarak ikircikli ve stratejik açıdan riskli bir adım olarak okunabilir. ABD'deki diaspora grupları Türkiye iç siyasetini küresel vitrine taşımak için organize olabilir; Batı'daki bazı demokratikleşme fonları muhalif figürleri"umut"söylemiyle parlatabilir; bir PR ajansı ise operasyonu tam kritik an ve mekâna denk getirecek şekilde tasarlamış olabilir. Ancak tüm bu araçlar, gerçek politik içerikten ve seçmenle kurulan güven bağından tamamen kopuk.Bu tür hamleler, toplumsal sorunları ve ekonomik gerçekleri görmezden gelerek, yüzeysel bir umut illüzyonu oluşturmaya çalışır.Kısa süreli dikkat çeker, medyada görünürlük sağlar, ama uzun vadede siyasal etki ve güven açısından kırılgandır. Muhalefet burada, ciddi bir siyasi vizyon yerine dışarıya yönelik yapay bir vitrin üretmiş; içerideki gerçek sorunları tartışmaktan kaçınmıştır. Bu,siyasal iletişimin biçime indirgenmesinin en net örneklerinden biridir.Times Square'deki reklam ile İstanbul'daki belediye kaynaklarıyla yürütülen reklam ve etkinlik harcamaları arasında şaşırtıcı bir paralellik var.Her iki durumda da amaç,bireysel görünürlük sağlamak ve mesajı vitrine taşımak.Ancak görünürlük, içerideki güven ve bağ ile desteklenmediğinde etkisi sınırlı kalıyor. Ekranlar kısa süreli dikkat çeker; ancak halkla kurulan güven ve samimiyet olmadan, mesaj kalıcı olmuyor. "UMUT" kelimesi, güçlü bir vizyon ve içerik olmadan yalnızca bir algı metni olarak kalır.Gerçek umut, Times Square ekranlarında veya uluslararası vitrinlerde değil; içeride siyaset kurumlarının güven, şeffaflık ve samimiyetle halka seslenebilmesinde saklıdır.