29 Haziran'da bu köşedeCHP'nin mesele-i müsterihesinedikkat çekmiştim: Yani bekletici mesele, bir sürecin diğerine bağlı olarak ertelenmesi. O yazıda şunu vurgulamıştım:Bu mesele sadece bir kurultayın iptali değil, partinin siyasal meşruiyetinin sınandığı bir eşikti.Bugün geldiğimiz noktada tablo daha da netleşmiş durumda. CHP, tarihî hafızasıyla çelişen bir süreç yaşıyor; bir mahkeme dosyasına sıkışmış, kendi iç krizlerini siyaseten çözmek yerine hukuk üzerinden ertelemeye çalışıyor.
38. Olağan Kurultay, Kılıçdaroğlu sonrası için bir yenilenme umudu doğurmuştu. Özgür Özel'in genel başkan seçilmesi, partide paradigma değişimi beklentisi oluşturmuştu. Ancak kurultaydan hemen sonra delegelere oy karşılığı maddi menfaat verildiğine dair iddialar gündeme geldi. Eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş ve bazı delegeler, kurultayın iptali için dava açtı. Ankara'daki 42. Asliye Hukuk Mahkemesi, dosyaları birleştirdi ve süreç CHP tarihinin en kritik siyasi sınavlarından biri hâline geldi...Bu davanın siyasal anlamı yalnızca kurultayın geçerliliğiyle sınırlı değil. Parti içinde Özel'in otoritesi zaten kırılgan. Bu süreç, onun liderliğinin seçmen ve parti içi algısını test ediyor. Özel'in liderliği, umut vadeden başlangıcın çok ötesinde; delegeler arasındaki hizipler ve iç çekişmeler, partiyi istikrarsız bir görünüm içine itiyor. CHP'nin bir yıllık icraatları, parti içi dengeler ve yerel yönetimlerdeki çatışmalar, Özel'in liderlik kapasitesini sürekli sorgulatıyor.CHP'nin bu süreçteki en temel zaafı, tarihî hafızasıyla bugünü bütünleştirememesi. Parti, Atatürkçülüğü bir slogana, sosyal demokrasiyi vitrine indirgeyerek tarihî mirasını içselleştirmiyor. Özel'in yönetimi, iç hesaplaşmaların gölgesinde ilerliyor; parti içi liyakat ve disiplin, sadakat ve hiziplerin gerisinde kalıyor. Bu tablo, CHP'yi seçmen nezdinde yalnızca bir"dava takvimi partisi"hâline getiriyor; iktidar perspektifi geri planda kalıyor.24 Ekim'de görülecek duruşma, partinin siyasigeleceği açısından kritik bir sınav olacak. Ancak sürecin hâlihazırdaki dinamikleri göz önüne alındığında, büyük ihtimalleyine bir erteleme kararı çıkacak. Bu erteleme, Özel'in liderliğine kısa vadeli bir nefes sağlasa da, uzun vadede otorite boşluğunu ve siyasi zaafı derinleştiriyor.Siyasette beklemek, çözüm üretmez; aksine krizi görünmez kılar ve örgüt içi güveni aşındırır.Özel'in en kritik sorunu, kriz dönemlerinde karar alıcı ve yön gösteren bir siyaset dilini üretememesi.CHP, tarih boyunca krizleri risk alarak ve topluma güven vererek aşmıştır. İnönü'nün direnci, Ecevit'in çıkışları, Baykal'ın kurumsal hamleleri, hepsi siyasetin beklemekten öte, risk almayı gerektirdiğini gösterir. Özel'in bugünkü stratejisi ise pasif, zamanı ertelemeye dayalı... Bu, partiye süre kazandırıyor ama iktidar alternatifi olarak görünürlüğünü azaltıyor.