CHP'de yaşanan son ihraç kararları, yalnızca bir disiplin meselesi olarak görülemez. Bu apaçık bir tasfiye operasyonudur ve parti içi dengeyi bozacak şekilde planlanmıştır. Partinin temel değerleri olan eleştirel düşünce ve muhalefet geleneği, bu süreçte ağır bir darbe alıyor.
26 Eylül'de Yüksek Disiplin Kurulu, Gürsel Tekin ve Barış Yarkadaş'ın da aralarında bulunduğu altı ismi partiden ihraç etti. Resmî gerekçe, parti tüzüğünün 68/1-b maddesinde yer alan"üyelikle bağdaşmayan tutum ve davranışlar"maddesi. Ancak sahadaki siyasal gerçeklik bu gerekçeyi doğrulamıyor. Kamuoyunda adı yolsuzluk, şaibe ve etik dışı dosyalarla anılan birçok isim hâlâ partide ve herhangi bir yaptırımla karşılaşmıyor. Öte yandan, yönetimi eleştiren ve partideki eksikleri kamuoyuna duyurmaya çalışan isimler birer birer tasfiye ediliyor. Bu tablo,disiplin kurullarının bir muhalefeti susturma aracıhâline geldiğini açıkça gösteriyor.Kayyım tartışması ve siyasi mesajGürsel Tekin'in İstanbul İl Başkanlığına mahkeme kararıyla atanması, sürecin dönüm noktası oldu. 8 Eylül'de polis eşliğinde parti binasına gelmiş, ancak parti yönetimi tarafından içeri alınmamış ve atamaya karşı çıkılmıştı. Yönetim, hızla yeni bir adres belirleyerek bu hamleyi etkisizleştirmeye çalışsa da sahadaki tablo, parti içindeki güç mücadelesinin yalnızca başlangıcı olduğunu gösteriyordu.Barış Yarkadaş'ın disiplin süreci de aynı mantıkla ilerledi. İhraç kararları, bireylerin söylemleri ve eleştirileri üzerinden şekillendi. Muhalif olmak, CHP'de artık cezalandırılma sebebi hâline gelmiş durumda. Yönetim, parti içi demokrasiyi hiçe sayarak kendi iradesini dayatma noktasına geldi.Bu süreçte üç ayrı tablo birbirine karışıyor ve CHP'deki meşruiyet tartışmasını derinleştiriyor. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, Gürsel Tekin ve beraberindeki heyetinin görevine devam etmesine karar verirken; Yüksek Seçim Kurulu, kongrede seçilen Özgür Çelik yönetimini esas aldı. Öte yandan, parti içi disiplin kurulları tarafından verilen ihraç kararları, bağımsız bir yargı organı gibi değil, yönetimin siyasi iradesini tescil eden bir araç işlevi görüyor. Bu üç farklı karar, hem parti içinde hem de kamuoyunda ciddi bir hukuki ve siyasal çelişki oluşturuyor.Gürsel Tekin'in bir yıl önce paylaştığı "Üyeliğimi kalbime gömdüm"mesajı, istifanın duygusal bir ifadesiydi. Ancak yönetim, üyeliğin kaydını saklı tutarak uygun zamanda ihraç kartını masaya sürdü ve"Sen kendi iradenle gidemezsin, biz seni atarız"mesajını verdi. Bu hamle, siyasetin soğukkanlı hesapları ile hukuk arasındaki çatışmayı gözler önüne seriyor. Parti üyeliği, artık bireysel iradeye dayanan bir tercih değil, yönetimin manipüle edebileceği bir araç hâline gelmiş durumda.CHP'de yaşananların özü basit:Eğer disiplin yalnızca muhalifleri hedef alıyor, şaibeli olanları ise koruyorsa, bu disiplin değil, tasfiye mekanizmasıdır.Parti içi demokrasi ağır bir yara alıyor. Yönetimin, eleştiriyi cezalandırarak tabandaki sesi kısmaya çalışması, partiyi yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda moral ve örgütsel olarak da zayıflatıyor.