Birleşmiş Milletler'in 80. Genel Kurulu, sadece diplomatik bir toplantı olmanın ötesine geçti. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, BM kürsüsünden yaptığı konuşmayla Türkiye'nin sesi olmanın çok ötesinde, insanlığın vicdanına doğrudan seslendi. Filistin'in haklarını savunmak, Gazze'deki dramı ve küresel adaletsizlikleri dile getirmek için çıktığı kürsü, tarihe not düşülecek bir diplomatik duruşun simgesi oldu. "Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıklayan tüm ülkelere teşekkür ediyor, henüz bu kararı almayan devletleri bir an önce harekete geçmeye çağırıyorum"sözleri, yalnızca Türkiye'nin değil, mazlum halkların da sesi olduğunu ortaya koydu.
Erdoğan, Gazze'de 700 günü aşkın süredir süren acıyı ve insanlık trajedisini rakamlarla değil, canlarla anlattı:65 bin sivil ölü, 20 binden fazlası çocuk, açlık ve ilaçsızlık birer silah gibi kullanılıyor.Henüz 2-3 yaşındaki çocukların elleri, kolları, bacakları olmayan hâlde hayatta kalmaya çalıştığını ifade eden Cumhurbaşkanı, küresel vicdana meydan okuyan bu dramı gözler önüne serdi. "Çocukların çocukları büyüttüğü Gazze'ye karşı insanlık görevinizi yerine getirin" uyarısı, BM kürsüsünden gelen nadir ve sert bir çağrıydı.Konuşma, sadece Gazze'ye odaklanmadı; Erdoğan, Türkiye'nin bölgesel ve küresel sorumluluklarını da tarihsel bir perspektifle ortaya koydu. Suriye'de 13 yıl boyunca mazlumların sesi olunması, Somali ve Etiyopya'daki ara buluculuk çabaları, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış girişimleri, Türkiye'nin aktif diplomasisinin somut örnekleri olarak sunuldu. Erdoğan, diplomasi ve insani yardımın birlikte yürütülebileceğini gösterdi;Türkiye'nin hem bölgesel istikrar hem de küresel barış için ne denli vazgeçilmez bir aktör olduğunu BM kürsüsünden bir kez daha ortaya koydu.Ancak bu konuşmanın en çarpıcı yönü, Erdoğan'ın küresel düzen ve adalet algısına dair verdiği mesajlardı.Enerji, ticaret ve teknoloji başta olmak üzere uluslararası iş birliği vizyonu, yapay zekâ ve dijital haklar konusunda ileriye dönük öneriler, Türkiye'nin 21. yüzyıl diplomasisindeki yenilikçi yaklaşımını sergiledi.Erdoğan,BM kürsüsünden, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya düzeni gerektiğini vurguladı."Dünya beşten büyüktür" mesajı, sadece Türkiye'nin politik duruşunu değil, uluslararası adalet ve eşitlik vizyonunu da perçinledi.Erdoğan'ın konuşması aynı zamanda diplomasi ve insan haklarını birleştiren bir analiz sunuyor. Gazze'deki trajedinin sistematik bir soykırım boyutuna ulaştığını açıkça ifade ederek, uluslararası toplumun suskunluğunu eleştirdi. İsrail'in saldırıları, sadece masum sivillere değil, kültürel ve tarihî mirasa da yöneliyor; bu bağlamda, konuşma BM kürsüsünden insan haklarının, hukukun ve adaletin hatırlatılması anlamını taşıyor. Erdoğan, BM'nin kuruluş ruhuna dönme çağrısı yaparken, adil bir dünya ve barışın tesisi için tüm ülkelerin sorumluluk alması gerektiğini vurguladı.