Işığı Yakan Eller ve Ebeveynlik

İyi bir ebeveyn olmak, her şeyi kusursuz yapmak değildir.

Kusursuzluk, insanın kalbini zorlar, oysa çocuk, toprağın kokusunu ister. Taşın sertliği tarzında bir hayat onu biçimlendiremez.

Kusursuz olmaya çalışmak, ebeveynliği katılaştırır. Oysa çocuk, yaptığı tüm hatalarda bile sevgiyi bulmak ister. Çünkü en büyük güven, "benim yanımda hata yapmak bile güvenli" hissinde gizlidir.

Esnek olmak, yeri gelince su gibi olmak, ona varmayı ve vermeyi kolaylaştırır.

Bir anne ya da baba, her şeyi bilmek zorunda değildir ama yönü bilmelidir. Kuzeyi sevgiye, doğuyu merhamete, batıyı sabra, güneyi şefkate çeviren bir pusula gibi...

Ebeveynlik, "ben senin için yaşadım" cümlesinin değil, "senin için yol açtım, şimdi yürü" demenin zarafetidir.

Bazen bir sessizliktir o. Ömür yolculuğunda çocuğun düşmesine içten içe yanarsın da düştüğü yerden kalktığını görmek yine ebeveynin doğru etkileşimi ile mümkün olur. Kalkmak da büyümenin dilidir.

Bazen çocuğu korumakla, onu özgür bırakmak arasında ince bir çizgi vardır. Gerçek ebeveynlik, o çizgiyi kalpten hissedebilme sanatıdır.

Bir ebeveynin görevi yolun taşlarını tek tek temizlemek değil, o taşların üzerinden nasıl geçileceğini göstermektir. Önden habire ışıkları yakmak da değil, karanlıkta nasıl ışığa ram olunacağını , aydınlatma araçlarını yaşayarak öğretmektir.

Bazen bir dua gibi dokunur sözcüklerimiz.

Bazen bir omuz, bazen bir tebessüm yeter rehberliğe.

Bizler bir çocuğun gözünde bir yıldız gibi parlıyorsak o gelen gün mükemmelliğimizden değil, samimi gönlümüzün eseridir. Ve işte o zaman tek tek çözeriz tüm düğümleri.